26 Ekim 2011 Çarşamba

GAZİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BÖLÜMÜ DEĞERLENDİRME

2 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA
Bundan sonra belli aralarla ya da elime geldikçe Üniversitelerin farklı bölümleri farklı fakülteleri hakkında bizzat o bölümlerde okumuş öğrencilerden değerlendirmeleri sizlerle paylaşacağım. Bu üniversiteye hazırlanan öğrenciler için, okuyanlar için ve aileler için önemli bir kaynak olacak umudunu taşıyorum.Buna benzer değerlendirme göndermek isteyen arkadaşlar  istehendekistedewe@gmail.com adresine bu ve ya benzer formatta yollayabilir.

Aydan arkadaşım beni kırmadı ve tüm okuyucularımız için kendisininde hem öğrencisi olduğu hem taze yüksek lisansı bitiren bir akademisyen adayı olarak bizlere sunduğu tespitler için teşekkür ederim. Ben kendimce önemli olanları renklendirmekten başka bir editörlük yapma gereği bulmadım. Her şeyi son derece sade ve net dile getirmiş kendisi zaten.  

Üniversitede okuduğunuz dönem ve yıllar:
2004-2008 Lisans, 2008-2011 Yüksek Lisans.

Hangi üniversite ve hangi bölüm?
GAZİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ
HALKLA İLİŞKİLER VE TANITIM BÖLÜMÜ

Üniversitenizin beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönleri:
Gazi Üniversitesi, Başkentimiz Ankara’da ve benim yaşadığım şehirde olması sebebiyle benim için artıları fazla olan bir üniversite. Ne de olsa sloganında “Gazili olmak ayrıcalıktır” deniyor. Ben de bu ayrıcalığa sahip olduğumu düşünüyorum. Diğer yandan bu üniversitenin öğrencilerinin birçok insan tarafından “kavgacı, aşırı milliyetçi, eğitimi yeterli seviyesi değil” diye olumsuz eleştiriler ve bakış açıları olsa da Gazi Üniversitesi’nin her geçen gün -teknolojik anlamda ve eğitim anlamında- kendini yenileyen ve geliştiren bir okul olarak görüyorum. Üniversiteme İletişim Fakültesi açısından bakarsam da, 2004’te ÖSS tercihlerimde 3. olarak Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nü tercih etmiştim. Ankara’da yaşıyordum fakat bu okulu daha önceden görüp tanımış mıydım? Hayır. Emek’te kendi halinde bir fakülteydi. Beşevler kampusünden uzak, bizim olan, yemyeşil bahçesinde güzel anılarımız olan bizim fakültemiz. Zaten bana göre fakültemizin en güzel yanlarından biri, Beşevler kampusünün yoğunluğundan uzak olması ve yemyeşil bize ait olan sevimli bir bahçesinin olması. İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler ve Tanıtım, Gazetecilik, Radyo, Televizyon ve Sinema bölümlerini içinde barındıran bir fakülte. 2004 yılında da en çalışkan öğrencilerin benim bölümümde olması da bana ayrı bir gurur vermiştir. İster istemez kendinizi farklı bir konumda görüyorsunuz, bu bir gerçek.

Üniversiteden size fayda sağlayan ve yeni şeyler öğrenmenize faydalı hocalar ve akademisyenler:
Okulumuzda teorik bilgi veren hocalarımız daha çok. Pratik bilgi veren hocalarımızın sayısı da epey az. Zaten pratik bilgi verilebilmesi için alandan hocaların gelmesi gerekiyor. Bu konuda haber yazma teknikleri dersi veren hocamız ile reklamcılık dersi veren hocamızın bize katkıları çok fazla.

Üniversiteyi kazanmadan önce bu bölümle ilgili bilginizin olup olmadığı:
Dershanedeki rehberlik hocamızın beni yönlendirmesiyle bu bölümü tercih ettim. Aslında aklımda her zaman Resim Öğretmeni olmak vardı. Ama 1 yıl önce Özel Yetenek sınavına girmiştim ve kazanamamıştım. “Torpilsiz olmaz, mutlaka sınavına girdiğin okulun hocasından ders alıp para ödeyeceksin” dediler. “Daha küçük şehirlerde torpil pek olmaz, başka şehirleri düşün” dediler. O düşüncem kaldı. Bir daha Özel Yetenek sınavına girmedim. Zaman kaybetmeden üniversiteyi kazanmak istiyordum. Dershanedeyken coğrafyaya ilgim arttı. “Tamam” dedim, “coğrafya okuyacağım”. Dördüncü tercihim Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde Coğrafya Bölüm’üydü, ama iyi ki 3. tercihim olmuş. Coğrafya okusaydım bunun formasyonu var, Kpss’den 80-90 alması var, atama beklemesi var, var da var…
Neden bu bölümü seçtim? Dershanedeki Rehberlik öğretmenim benim Türk Dili ve Edebiyatında iyi olduğumu, insan ilişkilerinde başarılı olduğumu, iş imkânlarının da iyi olduğunu söyledi. Ama benim için önemli olan, okuyacağım üniversitenin yaşadığım şehirde olmasıydı. 7 tercih yapmıştım, bunlardan en sonuncusu Akdeniz Üniversitesi’ydi, fakat ilk tercihlerimin olacağına emindim. Tercih aşamasında ise, internetten kapsamlı bir araştırma yaparak seçtiğim bölümlerde ne öğretildiği ve mezun olduktan sonra hangi işlerde çalışılabileceği konusunda bilgi sahibi olarak tercihlerimi emin bir şekilde yaptım. Okuduğum bölüm benim için sürpriz olmadı.

Bu bölüme gidecek arkadaşlara gitmeden önce, bölümü kazanıp okurken ve bitirdikten sonraki tavsiyeleriniz:
Gerçekten ne istediklerine emin olsunlar. Bölümü kazanıp okurken olumlu düşünüp hangi alanda sivrilmek istediklerine karar versinler ve o yolda ilerlesinler. Bizim bir hocamız vardı, öğrenci psikolojisinin şöyle olduğunu söylerdi: 1. sınıf RTS öğrencisinin ilk yılki düşüncesi “ben film yönetmeni olacağım”, 2. sınıfta “senarist olacağım”, 3. sınıfta “kameraman bile olurum”, “4. sınıfta “iş bulabilecek miyiz acaba?” şeklindedir. Ve acı gerçek bizi de buldu. Dördüncü sınıfta bizi de bazı endişeler sardı, ben de dahil birçok arkadaşım daha iyi bir geleceğe sahip olma umuduyla yüksek lisansa başladık. Fakültemizdeki arkadaşların büyük bir kısmı da “devlete kapağı atalım da düzenimizi kuralım” düşüncesiyle “polis” oldular ve polis olan arkadaşlarımın hepsi de şu an evli. Benim hayalimde akademisyen olarak çalışmak, lisans ve yüksek lisans öğrenimim boyunca edindiğim bilgi tecrübeleri başka insanlara aktarma düşüncesi var. Akademisyen olmak hayali olanlar da 26-27 yaşından önce evlenip düzenini kuramıyor. İyi bir meslek sahibi olmak istiyorsanız İngilizce’nizin çok iyi olması gerekiyor. Ne yapın edin Kpds ve Üds’den en az 65 almaya çalışın. Devlet memuru olmak istiyorsanız da çift yıllarda (2012, 2014…) gerçekleştirilen Kpss’den 80 ve üzeri puan almaya bakın. İyi bir kariyer hedefiniz varsa, üniversiteyi bitirseniz bile mutlaka sınavlardan (ALES, ÜDS, KPDS, KPSS) yüksek notlar almanız gerektiğini unutmayın.
Diğer yandan halkla ilişkiler, disiplinler arası bir alan olması sebebiyle sosyoloji, psikoloji, antropoloji, siyaset gibi alanlarda temel bilgilere sahip olmayı gerekiyor. Bu dersler de lisans eğitimi boyunca öğrencilere veriliyor. Mümkün olduğunca bilgi almak için çaba sarf edin. Öğretmenlerinizin verdiği tarihsel araştırma ödevleri size külfet ve gereksiz olarak gelmesin. Bu okuldan donanımlı bir şekilde çıkmanın en önemli yolu, size sunulan bütün imkânları değerlendirin. Üniversite yılları göz açıp kapayıncaya kadar çabuk geçiyor. Lisans not ortalamanızı da yüksek tutmaya bakın, akademik alanda yükselmek istiyorsanız lisans not ortalamanız çok önemli.

Hangi iş alanlarına ve hangi kurumlarda çalışabilecekleri:
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Uzmanı olmanız için yüksek lisans yapmanız gerekiyor. Lisansı bitirdikten sonra sadece Halkla İlişkiler ve Tanıtım mezunu olarak anılıyorsunuz. Devlet kurumlarında çalışılabileceği gibi özel sektörde de iş imkanları var. Yalnız “Halkla İlişkiler” kavramı Türkiye’de anlamı tam olarak bilinen ve doğru uygulanan bir meslek olmadığı için bu kavramın yalan yanlış kullanılması bizim için bir hayal kırıklığı yaratıyor. Halkla ilişkiler, işletme ile hedef kitle arasındaki karşılıklı ilişkileri kurmayı, geliştirmeyi ve sürdürmeyi sağlayan ayrıcalıklı bir yönetim fonksiyonu olarak değerlendirildiğinde, çoğu kişinin ve firmanın bu meslek konusunda bilgi eksikliği olduğu ortaya çıkıyor. Halkla ilişkiler, müşteri karşılamak, bir malı veya hizmeti zorla sattırmak ve sekreterlik değil. Bunun ayrımının bilinmesi gerekiyor. Halkla ilişkilerin, bir kurum ile ilgili olumlu imaj yaratılması, kurumun imajının halk gözünde olumlu hale getirilmesi –ve bir hayli zor olsa da- kurumun aksayan yönlerinin iyileştirilmesi yönünde bazı çabalara girilmesi işi olduğu birçok insan tarafından bilinmiyor. 

Bölümün size kazandırdığı formasyonlar:
Bölüm bana teorik ve pratik anlamda birçok şey kazandırdı. En önemlisi, fakültemizde 2 yıl muhabirlik, 1 yıl da grafikerlik görevlerinde aktif olarak çalışmamın bana çok şey kattığını söyleyebilirim.  Zaten öğrendiklerinizi ve yaratıcılığınızı bir şekilde gösterme arayışına giriyorsunuz. Aktif bir öğrencilik hayatı geçirdiğim için çok mutluyum ve gururluyum. Sınavlarıma günü gününe çalışarak, ödevlerimi zamanında yaparak ve uygulama ödevlerini en iyi şekilde hazırlayarak öğretmenlerimin gözündeki yerin farklı olduğunu düşünmüşümdür.

Bu bölümü okumuş ya da okuyor olmasaydınız hangi bölümü seçerdiniz?
Resme daha çok ağırlık verip Resim Öğretmenliği Bölümü’nü seçerdim. Ama yine de iyi ki bu bölümü seçmişim diyorum.

Sonuç olarak bölümün eksik yönleri ve artıları nelerdir?

Eksik yönleri (Genel olarak iletişim fakültesi olarak bakılırsa):
-       Teorik bilginin fazlaca verilmesinin yanında, pratiğe de önem verilmesi gerekiyor.
-       Üçüncü sınıfta zorunlu olması gereken staj, öğrencinin isteğine bırakılıyor. Ancak yaz döneminde kendi çabalarımızla bulduğumuz bir kuruluşta staj yapabiliyoruz. Kimimiz iyi bir yerden torpil bulup iyi bir kurumda staj yaparken kimimiz daha küçük yerlerde işi öğreneyim diye ayak işlerini bile yaparak kısa zamanlı staj yapabiliyor. Oysa staj zorunlu olsa ve ileride orada çalışabileceğimiz düşüncesiyle okul bize staj yeri ayarlasa geleceğe daha umutla bakan gençler yetişecektir diye düşünüyorum.

Artıları :
-       Profesör Öğretim Üyelerimizin sayısı fazla, engin bilgilerinden faydalanabiliyoruz.
-       Alandan gelen hocalarımız bize pratik anlamda çok şey öğretiyor. Fakültemizde aylık veya haftalık gazeteler yayımlanıyor, reklam atölyesinde çeşitli çalışmalar yapılıyor ve öğrenciler aktif olarak görev alıyor. Fakültemiz Emek’te olduğu için Beşevler kampusünün kargaşasından, kalabalığından uzaktayız ve bu fakültede iletişimin hakkı veriliyor denibilir.

  
Yazan:Aydan Başçalışkan iletişim: aydanbascaliskan@gmail.com



The Virgin Suicides-Jeffrey Eugenides-Masumiyet-Zeki Demirkubuz

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Jeffrey Eugenides 93 tarihli kitabı The Virgin Suicides aklıma gelince Zeki Demirkubuz'un Masumiyet filminden muhteşem bir tirat/monolog gözümün önüne geliyor.Gerçekten Haluk Bilginer'i takdir etmemizi gerektiren bir tirat. Çok benzerlik taşımasalar da bende çağrıştırdığı şeyler açısından önemli çalışmalar.

Ayrıca The Virgin Suicides 99 yılında Sofia Coppola tarafından sinemaya uyarlandı.Eğer kitabı bilmiyorsanız ya da okumadıysanız filmi izlemenizi salık veririm.Filmin Türkçe ismi Masumiyetin İntiharı. Amerikan ailesinin iç dinamiklerini irdeleyen ve gençlik teması üzerinde duran film gerek Air tarafından yapılmış soundtrack'i gerek dönemi itibari ile kalbur üstü bir çalışma.

Ve önemli not olarak sevdiğim müzik gruplarından birisi olan Manic Street Preachers'ın 95 yılından beri kayıp olan gitaristi/söz yazarı Richey James Edwards'ın en sevdiği kitaplardan olduğu da rivayet edilir.


The Virgin Suicides is the 1993 debut novel by American writer Jeffrey Eugenides.The novel was adapted into a 1999 film by director Sofia Coppola. I think same  Turkish debut film Masumiyet (The Virgin) by director Zeki Demirkubuz.

23 Ekim 2011 Pazar

Hayal Kırıklığının Başkenti VE Cemal Süreya

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Vizontele filminden aklımda kalan en güzel şey Kardeş Türküler'den Serabi'nin çalması ve ondan öncesinde anlatılan o hüzünlü hikaye. Buradanda anlaşıldığı gibi edebiyat öğretmenleri hayatımıza hep böyle şerh düşse.



"Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası" 
diyor ya Cemal Süreya.Aynı onun gibi...


GÖÇEBE
Sen sık sık gülen gülerken de
Sevecen bir Akdeniz çizgisini
Sol yanına ağzının
İliştiren çocuk özenle
Yabana mı atıyorum yani seni
Yabana mı atıyorum saat altı buçukları
Çocuk ve Allah'ın en eski baskısını
Değil, değil bunların biri
Gözlerimin gemileri kuş istiyor
Açılıp kapandıkça sevdam
Kapanıp açılıyor bir mavi
Şahmaran süt istiyor kefeninden
Üç aylık ölmüş çocukların
Kerem ile Arzu geliyor Aslı ile Kanber

Ay kana kana batıyor
Ay kana kana batıyor
Eşkiyalar gecenin yangınını izliyor uzakta
Kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir

                                                      otobüsteyim
Jandarma daima nesirde kalacaktır
Eşkiyalar silahlarını çapraz astıkça türkülerine
Ve bu dağlar böyle eşkiya güzelliği taşıdıkça
Patronun karısını zimmetine geçirip
Amasya'dan Kars'a kaçmakta olan sayman yardımcısıyla
Alevilikten konuşuyoruz uzun süre
Yanımdaki hep bir gazetede Marilym Monroe'nun
                                                resimlerine bakıyor
Marilyn Monroe öldü diyorum ona
Ölümü siyah bir kakül gibi alnına düşürmesini bildi
Şimdiyse Cennette Nietzsche'nin metresi olması gerekir
Bunları diyorum daha ne varsa diyorum

İşte hiçbir sebep olmadığını sevişmemeye
İşte çocukluğumdan beri içimde bir önsezi olduğunu
Bunun bir gün birine rastlamak gibi bir şey olduğunu
Belki de bir günler bunun için Aydın'da
                                          bulunduğumu
Zaten nedense hep bir şehirden bir şehre yolcu
                                                           olduğumu
İşte eflatun kakalı çocuklar olduğunu Kütahya'da
Ankara'da dokunak Yozgat'ta becerik olduğunu
Van'da güreşçi develer gibi süslediklerini kamyonları
İstanbul'da minarelerin lirik olduğunu köprülerinse

                                                                          dialektik
Acemi bir bulut bozuyor bütün görüntüyü eski bir şarkı

                                                                          gibi
Bu şarkıyı ne zaman duysam aklıma
Sinirli bir elin uysal bir bardağa
Çok yukardan döktüğü bir içki gelir
Sonsuz ve olağanüstü bir bira
Köpüklene köpüklene biçimlendirir
Soyunarak ağlayan bir kadını
Acı bilincinde sonrasızlığın
Ama bırakalım bırakalım bunları
Yoldan piyade erleri geçiyor tahta bavullarıyla ve
                                                büyük yakalarıyla
Ve faytoncular görüyorum
Yere basışlarındaki ağırlığı azaltmak için
Tanrısal bıyıklarıyla durumlarını paraşütlendiren

Kars'tayım bu ne biçim Kars bir kenarda
Pekala yalçınlık iddiasında bulunabilecek bir tepenin
                                                              üstünde
Kars kalesi yükseliyor
Gökyüzünü Ankara kalesine göre daha soyut ve daha
                                                 elverişli bir şekilde
Hırpalayan bu kale de olmasa
N'olacak bakalım hırpalayan bu kale de olmasa
Kuşkusuz artacak yalnızlığım sevgili çocuk

Biliyorsun ben hangi şehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası

Bir de yine sevgili çocuk
Biliyorsun kişi tutkularıyla
Yalnızlığını adlandırıyor o kadar

Arkada bir su devrile devrile akıyor
Rastgele bir ağaca soruyorum
Bir şey var sanki onu soruyorum
Değil orda diyor belki biraz daha ilerde
Tanrı meleğini ağırlamaya çalışan
Ataerkil bir aile gözümü alıyor

Dedelerin yüzlerinde erozyon
Silip götürmüş bütün evetleri

Annelerinse ağızlarında hiyeroglif
Babalarınsa ağustoslar atasözleri

Amcalarınsa avdan boş dönüyor elleri
Teyzelerse elleriyle yargılıyor gök güzelliğini

Ablalarınsa boyunları soru işareti
Ağabeylerse utançlarından emrah

Sıralanmışlar su boylarına
Bıçakla soyuyorlar kelimeleri

Ya suya giden küçük kızlar
Onlar
Tıpkı o kuşlar gibi
Uçan daha bir süre
Sonra da vurulduktan

Bir mezarın doğurduğu iştahlı bir çocuktur Anadolu şiiri

Ey şiir arayıcısı ey esrik kişi

Şu son dönemecini de aşınca gecenin
Doğacak gün artık gündüze ilişkin değil
Bu ağartı ancak yürekle karşılabilir
Bütün iş orda işte, ordan usturuplu geçmesini bil

Tutsaksan ellerini sıvışır gibi zincirlerinden
Ve balyozla vursalar mısralarına
Soylu bir demir sesi yükselir
Soylu büyük ve mavi bir demir sesi
Ellerim egece yatısına çağrılmış
Ve
Teleşsız görünmeye çalışan bir Kafka gibi

Yüzüm giyotine abone
Cemal SÜREYA
(Göçebe)