1 Temmuz 2013 Pazartesi

Başbakana Mektup-Gezi Hatıra Ormanı Anısına

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Sevgili Başbakanım,

Öncelikle bu mektuba sayın mı diyerek yoksa sevgili mi diyerekten başlasam diye epeyce düşünmedim değil. Zaten mektup yazmaya aşina bir nesil de değiliz. Sonuçta sevgili diyerek başlama düşüncesi birkaç saniyemi aldı almasına ama bu benim yüzde ellinin içinde olduğum düşüncesini hemen aklına getirmesin. Bilirsin bizim ülkede “ya yanımdasın ya karşımda” anlayışının bitmesi IMF’ye olan borcumuzun bitmesi kadar kolay bitmeyecek görünüyor. Bense etiketlenmekten pek haz almam. Laf şor etsinler istemiyorum. Şucu, bucu diyenlere ayar olmuşumdur ezelden. Ama sayın diye başlayıp da muhalefetten sayılmakta; aramızda bir mesafe varmış gibi gözüksünde istemedim açıkçası. Sen Başbakansın bende bu ülkenin sade vatandaşıyım. Aynıyız yani; insanız. Ki bazen senin insan olduğundan şüphe etmiyorda değilim. Yaşına rağmen bu tempo maşallah dedirtecek cinsten vallahi. Proje üstüne proje, gezi üstüne gezi, açılış üstüne açılış! Bu enerjiyi nereden buluyorsun ne yiyor ne içiyorsun bilmek isterim. Yenge sana iyi bakıyor anlaşılan. Kendine iyi bak zaten, ölümlü dünya şunun şurasında. Bende dediğim gibi ne ölümüne muhalefetim ne de “beraber yürüdük biz bu yağmurda” diyebilirim sana. Kısacası iki arada bir derede kalmış sade bir vatandaş olarak ne içindeyim çemberin ne de büsbütün dışındayım. Vallahi neresindeyim onu bende pek kestiremedim. Bildiğim tek şey en az senin kadar şaşkın olduğum. Canını sıkmak gibi olmasında nereden çıktı yahu bu “Gezi Parkı” eylemleri? Laf olsun diye bu soruyu soruyorsam Allah beni Kamer Genç’e çevirsin! Ne kadar ciddi olduğumu anladın sanırım. Ben eylemlerin kıyısında olan biri olarak hala bir anlam veremedim. Düşün halkta ki kafa karışıklığını sen! Dikkat edersen “eylemlerin kıyısında” yım dedim. Zaten eylemlerin içinde olmak benim genimde yok kanka. (Ağız alışkanlığı kızmadın umarım.) Genimde yok dedim çünkü biz devleti her daim ensemizde bir nefes olarak gördük, yaşadık, hissettik. Eğer zamanın varsa biraz kendimden de bahsetmek isterim.

Ben memur çocuğuyum.  Emekli memur baba, ev hanımı bir annenin oğlunun eylemlerde işi ne! Eylem yapacak vakit ve enerji babasının ya da halkın parasını yiyenlerde var. Benim ne param ne enerjim var açıkçası. Devletin okullarında, devletin üniversitesinde okudum. Hatta üniversiteden mezun olup, vatan borcumu devlete olan kredi borcumdan önce ödedim. En kısa zamanda iş bulursam devlete olan kredi borcumuda ödemeyi planlıyorum. Zaten sağ olsun Kredi Yurtlar Kurumu zahmet etmiş ödeme planını ev adresime kadar yollamış. Devletin alacağına sadık olduğu kadar bende borcuma sadığımdır. Taşı sıksam suyunu çıkartırım diyemesem de polise taşta atmam nihayetinde. Delikanlıyız neticede. Borcum borç, söz en kısa zamanda ödeceğim kanka. (Ağzımdan kaçtı, tamam bir daha demeyeceğim.)  Bizde devlete yamuk olmaz. Üstelik KPSS’ye çalışıyorum. Eylemlere katılıp güzelim memuriyet şansımı mı yakayım. Bölümümden ötürü kazanmak için neredeyse bütün soruları doğru cevaplamam gerekse de umut fakirin ekmeği neticede. ÖSYM’ye ailecek aboneyiz zaten. “ Emeğiniz Emanetimizdir” sloganına gönül verenlerdeniz yani. Bizimkiler hiç yoktan polis ol diyorlar ama bu eylemler biraz gözümü korkuttu açıkçası. Ne olacağıma bir türlü karar veremedim. Ama eylemlerdeki insanlarda da bu kafa karışıklığını gördüm. Benim görüşüm olan biten tamamen “Can Sıkıntısı” nın bir ürünü. Birde gelir dağılımının adaletsizliği diyorlar. İki ağaç için başladığı iddia edilen eylem hem senin hem ülke için bir “Hatıra Ormanı” na dönüştü sanki. Silkelenmek iyidir bazen ama bugün iki ağaçtan böyle eylem oluyorsa yarın çığ gibi gelecek işsiz ordusu vallahi darbe yapar Başbakanım. Bense şu an dersaneye gitmiyorum. KPSS’ye az kaldı ve ben yarı zamanlı bir işte çalışıyorum. Sigortalı bir işim olmamasına rağmen genel sağlık sigortamı her ay aksatmadan yatırıyorum. Allah devletimize zeval vermesin demekten kendimi ise alamıyorum. Bu arada yarı zamanlı işim ne diye soracak olursan seyyar satıcılık yapıyorum on gündür. Epey gaz maskesi ile gözlük sattım. Allah bereketini versin. O yorgun torbalı gözlerinden öperim. Kendine iyi  bak. Allah’a emanet ol.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                               Sevgilerle Kızılay’dan Seyyar Kemal         

önemsiz not: Şebnem Ferah'da sana mektup yazmış başbakanım. Eğer geri cevap yazarsan yeni albümünün temcit pilavından hallice olduğunu söyle sana zahmet. Sıktı hep aynı tip şarkılar. Birde Serdar Ortaç'a laf söylerler.Şebo keşke vodafone reklamları yerine farklı şarkılar yazmayı denese.Saç,baş değiştirmekle müzikal yenilik olmuyor dersin.Belki evlenme zamanı gelmiştir.En az üç çocuk değil mi Başbakanım!

BENİM YALNIZ VE GÜZEL ÜLKEM

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA



Benim yalnız ve güzel ülkem,

Daha düne kadar genç nüfusu ile övünenler şimdi “lan biz ne yapacağız” diye kara kara düşünüyor(dur umarım). Onlar düşünmeyecekte ben mi düşüneceğim. Ki bu ülkede gençliğin düşüncesine bir değer veriliyorsa bende Mustafa Keser’in askeriyim. Siyasetin kontrolsüz gücü ile bıyığı bile terlememiş ergenlerin karşılaşmasını kimi kesimler sevinçle izlerken kimi kesimler şaşkınlıkla izliyor. Üstelik herkesin, gençlik profilini tanımlamak için bu olayı bekliyormuşçasına bir ağız birliği içinde olması cabası. Kimi ise hiç çekinmeden lafı yapıştırıyor: “Böyle hükümüte böyle ergen” .  Yedinci sınıf öğrencisi Oya’nın üstünde Red Hot Chilli Peppers t-shirt’ü ayakkabısının dibinde dönen biber gazı kapüsülü. Bende “Under the Bridge” i severim ama köprünün altından o kadar fazla su geçmemiş demek ki, bu ülke on yılda bir adet görüyor. Allah’tan eskisi kadar kan gövdeyi götürmüyor. Ne olursa olsun toplumun psikolojisi bozuk hiç kuşkusuz. Kafası bir hayli karışık. Sevgi ile nefret arasında sınır felan da yok bizde. Bildiğin bodoslama dalıyoruz her olaya. Öyle garip bir sevgi varki bizde, severken dövmekten beter ediyoruz. Ne de olsa bir zamanlar birini sevdiğimizde ağaca bir kalp oyarak içine baş harflerimizi yazıp sevgimizi gösterirken, şimdi kendi duvarımıza kitabını elimize hiç almadığımız bir yazarın / şairin okkalı bir cümlesini/mısrasını ele güne karşı paylaşıyoruz. Üslup değişikliğinden çok şekil değiştiriyor her şey.   Eskiden posterciler arabesk şarkıcıların, yarış arabalarının, Jan klot vandaymın, Çak morisin, Rambo’nun resimlerini poster olarak satarken şimdi posterciler Kurt Cobain, Jimi Hendrix, Bob Marley, Fight Club, Che Guera posteri satıyor. İşportacı diye geçme! İşportacı toplumun hep ortada görünüp genelde görmezden gelinen ideolojisidir aslında. Bu devletin başına ne geldiyse hep detayları görmezden geldiğinden gelmedi mi? Spiker, seyyar satıcı teyzeye sattığı şeyin ne olduğunu soruyor. Teyze saf bir gülümsemeyle meşhur bir adam ama çıkaramadım şimdi diyor gülerek. V for vendetta maskeleri satan teyzenin yüzünde maske felan yok. Çok gerçek, çok samimi, çok dürüst. Açıklama yapıp ekmek parası be yavrum bile demiyor. O en azından neyi bilip neyi bilmediğini çok iyi biliyor. Bu maskeleri takanlar V for vendetta nedir, Frank Miller kimdir böyle bir şeyi niye yazmış diye sorguluyor mu? Google bu işlerden çok ünlülerin boyları ya da yaşları için kullanılıyor. Başka şeyler de varda oralara pek girmeyeyim şimdi.  Koskoca sosyoloji profesörleri, öğretim üyeleri, sosyal medya uzmanları, yazarlar, çizerler “ yeni gençlik bir başka, yeni gençlik çok zeki” diyor. Neye bakarak? Sağa sola yazılan mizahi sloganlara bakarak! Mizahın içinde us bulunur ama bu adamı Aynşitayn yapmaz ki hacı. Fikfik bir aklın ürünü olan sloganlara, duvar yazılarına bakarak yeni gençlik canavar maşallah demek bizim çocuk zeki ama çalışmıyor demekten ne kadar farklı bir bakış açısının mahsülüdür ayol! Hayatında sobanın üstünde kestane pişirmemiş gençlik tweeterda sanki yıllarca baca temzilemiş gibi “hey gidi güzel günler” diyebiliyor.  Çünkü şu an ki gençliğin sahip olduğu adam akıllı bir mazi bir nostaljinin olmayışı onları eyleme gebe kılıyor. Darbe görmemiş, derin devletten ziyade memur olarak devletin serin yerlerinde uyuklayan, develüasyon nedir bilmeyen, ekonomik krizin içinde yaşayıp onu hissetmeyen bir nesil var ortada. İyi ya da kötü bir olay olsa da içinde yer alsam gibi hastalıklı olduğu kadar anlaşılabilir bir eylem var ortada. Çünkü insanın başına ne gelirse ya meraktan ya İnstagram’dan gelir. İnsanların öldüğü bir trafik kazasının fotoğrafını çeken, kendi bebeklerine akla gelmez şeyler yapıp video klip yapan, tıklanmak için tırlattığımız zamanların eteğindeyiz. Her şeyi abarttığımız gibi eylemide,gençliğide, sosyal medyayıda yine fazla abartıyoruz. Bu gün facebook’ta tweeter da gezi parkı eylemlerinde fotoğraf çektirip altına  “devrim var dediler geldik” yazan ortaokullu, liseli çocuklar yarın işsiz kalacakları, ölümüne rekabetin olacağı bir dünyaya “ keşke gelmez olaydık” diyecek kimbilir! Sonrası nerede devlet, nerede millet nakaratı.  İki ağaçla başlayan eylem odunsu tespitlerle devam ediyor. Can sıkıntısı insana ne eylemler yaptırıyor işte. LYS’ye haftaları kalmış Mert  “eylem bahane burada ki hatunlar şahane diyor” . Belkide en makul eylemi o yapıyor. 

GEZİ PARKI EYLEMCİ PROFİLİ

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA


1.       Gün Eylem’e katılan toplam eylemcinin sadece %5’i halktı. Ve bu oran neredeyse her gün değişik kişilerle hep aynı kaldı.
2.       Gün ise bu eyleme destekçi gibi görünmek isteyen Parti Üyeleri (CHP, TKP, İşçi Partisi, Halk evleri), Siyasi Öğrenci Kollektifleri, bir miktar Provakatör ve meraklı halk oradaydı.
3.       Gün birinci ve ikinci günün birleşmesi kadar kişi ve eylemciyi bir araya getirdi. Ayrıca yerli ve yabancı ajanlar bu kargaşada yerini almış oldu.
4.       Gün İlkokul öğrencileri, Lise öğrencileri, Üniversite öğrencileri, özel banka çalışanları, basın, sanatçılar (Oyuncu, şarkıcı, yazar, çizer)
5.       Gün ile üçüncü gün neredeyse aynı eylemciler ortalıktaydı.
6.        Gün parti üyeleri çekilirken yerini meraklı ve heyecanlı öğrencilere bıraktı.
7.       Gün artık yorulan provakatörler ve Siyasi Öğrenci Kollektiflerinin günüydü.
8.       Gün farklı öğrenci grupları varken
9.       Gün ortalıkta üç-beş çapuling
10.   Gün ise buralara neler olmuş diyen meraklı Halk, eylemi bile ekmek parasına çeviren İşportacılar, olan yine kendilerine olan emekçi temizlik görevlileri, şaşkın emekliler ve yüreğine su serpilen ev hanımlarının günüydü.
Meydandakiler kimdi diye bir soru sorulduğunda genel manada “İŞSİZLER” denilebilir aslında. Çünkü Kamu ya da özel sektör çalışanının eyleme katılma gibi bir ihtimali pek yok. Emekliler ve ev hanımlarının meydanlarda olmadığı da pek açık. Bu İŞSİZLER tabirimin içeriği çoğunlukla ÖĞRENCİLER. İŞSİZ OLMA İHTİMALLERİ YÜKSEK OLAN ÖĞRENCİLER.




HALK OLARAK:
DENGESİZİZ! EYLEMİ BİR ANDA ŞENLİĞE ÇEVİREBİLİRKEN HER ŞEYİN BOKUNU DA ÇIKARMA POTANSİYELİMİZ OLDUĞU APAÇIK BİR GERÇEK. ORJİNAL EYLEM VE PROTESTO GELENEĞİMİZ HENÜZ YOK. BÖYLE BİR ŞEYİN OLUŞMASI İÇİN HALA ZAMANA İHTİYAÇ VAR.
AVM GENÇLİĞİ AVM’ye KARŞI:
Polis Biber gazı yerine Burger King sosu kullansaydı AVM GENÇLİĞİ AVM’ye KARŞI gibi görünsede meydanlardan AVM’ye koşardı. İki ağaç için ormanı yok eden vandallar görmezdik bizde.
EMEKÇİLERİN HAKKINI KORUYAN KAPİTALİSTLER:
 Mehmet Ali Alabora’nın Banka reklamlarından köşeyi dönerken emekçilerin, gezi parkı eylemcilerinin hakkını savunma mücadelesi ne ironik! Keza Okan Bayülgen gibi her tür kapitalist ve tüketim reklamında sesini kullanan, yıllarca gençliğe popüler kültürün bel altından seslenen bir adamın Che’cilik oynama merakını Tweetırdan lanse etmesi ne trajikomik bir durumdur!
GENÇLER, ÖĞRENCİLER:
 Bir darbeye veya bir devrime şahit olmamış ve bunun sonuçları hakkında ufacık bir bilgisi olmayan gençler “ TEK YOL DEVRİM” , “ HUZUR İSYAN’DA” sloganlarına çok çabuk kapılabiliyor. Onlara “KAMU SPOTLARINDA” Suriye’de olan biteni çok işlevsel olarak anlatmak gerekiyor sanırım. İki ağaç için eylem yaptıklarını söyleyenler, yüzbinlerin ölümünde niye bu kadar birlik olamadı. Tüm suç enerji içeceklerinin mi?
BİLİŞİM PSİKOLOJİSİ VE BİLİŞİM OKURYAZARLIĞI:
 Bilişim Psikoloji diye bir terimi ilk kez ben söylüyorum ama Bilişim okuryazarlığı ile iligli ne doğru düzgün bir çalışma ne işe yarayacak bir eğitim planı var ortada. OKULLARDA SOSYAL MEDYA DERSLERİ BİLİŞİM OKURYAZARLIĞI İÇİNDE VERİLMESİ ŞARTTIR.Bilişim öğretmeni alımı yapmayan Milli Eğitim bunları öğretmen olarak alsa bile bir şey değişmez çünkü üniversitelerde ki öğretim üyelerinin sosyal medya ve genlik ile aralarında uçurumlar var. Onlar yalandan TÜBİTAK projeleri ile keselerini doldurmaya devam etsin.
ANA AKIM MEDYA NE YAPTI NE YAPMADI:
 Meyda gezi parkı olaylarında olan biteni göstermediği gerekçesi ile suçlandı. Bir iki televizyon kanalı hatta genel anlamda bir kanal (halk tv) olayların akışını taraflı ya da yanlı verdi diye de eleştirildi. Herkes hükümet yüzünden medyanın sessiz kaldığını, bir baskı sonucu medyanın susturulduğu düşüncesinde. Bence olay bu kadar basit değil. Ana akım medyanın tarihi medya patronlarının devrimleriyle doludur. bu açıdan ana akım medya susturulmadı ya da olayların görüntülemeleri engellenmedi. asıl gerçek meyda bilerek ve isteyerek sustu. ki bu yüzden olayların veri akışı sosyal medya üzerinden cereyan etmek zorunda kaldı. sessizliğin nasıl bir silah olarak kullanılabileceğini gösterdi. ortada bir suç varsa onu kendisi yerine yansıması olan sosyal medyaya yaptırdı. sosyal medya’da bulunan klavye devrimcileri ve tweeter çapulingleri bilgi kirliliği ile ortalığı karıştırdı. ana akım medya sahipleri ise bu duruma daha çok sevindi. onların yapmak istediklerini sosyal medya daha güçlü bir şekilde yaptı ve suçu üstüne aldı. bu açıdan zafer sosyal medyanın değil ana akım medyanındır.
ANNELER VE BABALAR ÇOCUĞUNUZ DERSANEYE DEĞİL EYLEME GİTMEK İSTİYOR:
 BU OLAYLARDA SİZİN PAYINIZ DA BÜYÜK! Birçok öğrenci, genç gerçek hayatta var olacak bir alan bulamadığı için sosyal medyada var olmaya çalışıyor. GERÇEK HAYATTA TAKİP EDİLMEYEN GENÇLER TWEETER’DA “BENİ TAKİP EDİN LÜTFEN” diyor aslında. Bir yere bağlanmak, bir aidiyetin içinde varlığını hissetmek/hissettirmek istiyor.  Ailelerin çocukları ile birlikte tekrar öğrenci olmaları gerek. Dersaneye gidiyorum diye çıkıp eylemlere katılan öğrenciler o kadar çok ki belkide eylemlerin önemli bir kısmını onlar oluşturuyor. Bir de dersaneye gitmeyen gençler…
ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM KURUMLARI:
Kimi üniversitelerin bu olaylara destek verdiği bile söylenebilir. Bu Üniversiteler içinde özgür-açık platformların eksikliğinden kaynaklandığı gibi öğrencileri bilgilendirici her hangi bir program yürütülmemesinden de kaynaklanmaktadır. BAZI ÜNİVERSİTELER ALENEN BİRİLERİNİN UŞAKLIĞINI YAPARKEN ÖĞRENCİLERİ YEM OLARAK KULLANMAKTADIR.
DİL VE KÜLTÜR FESTİVALİ GÜME GİTTİ:
Gülen Hareketi olarak bilinen hizmet aktiviteleri Gezi Parkı olayları ile es geçildi. Aslında aynı zaman dilimine denk geliyor olması bir tesadüf olamaz gibi geliyor ama hayırlısı. Özellikle İZMİR’de Körfez dersanesine ve Asya Finans’a yapılan saldırılar, Ankara’da Halk ve Ziraat bankası dışında diğer özel banklara zarar verilmemiş olması ister istemez insanın aklına farklı senaryolar getirmiyor değil.Bu açıdan eylemin her ilde farklı cereyan ettiğini ve o şehrin dinamikleri ile beslendiğini görmezden gelmeyelim. Gezi parkı ve sonrasında ki olaylar gençliğinde kendi içinde başkalaşım geçirdiğinin resmidir. BENCE BU KADAR GENÇ NÜFUSA SAHİP BİR HÜKÜMETİN KOLAY KOLAY UYUMAMASI GEREKİR. ÇÜNKÜ GENÇ NÜFUS İNSANIN UYKUSUNU KAÇIRACAK DENLİ FARKLI GELECEKLERİN EMARESİDİR.

ARAŞTIRMA KURUMLARI, BANKALAR, ÖĞRETİM ÜYELERİ: ARAŞTIRMA KURUMLARI DIŞ KAYNAKLI KURUMLARA YANLIŞ BİLGİLER SUNDUĞU GİBİ, BAZI BANKALAR SIRF DAHA FAZLA PARA VE MÜŞTERİ KAYBETMEMEK İÇİN BU OLAYLARA DESTEK VERDİ. (GARANTİ BANKASI GİBİ) Kimi televizyonlarda çıkan Kadir has ve Bilgi üniversitesi sosyalbilimcileri ise olayı kendilerince yorumlamaktan vazgeçmedi. Ki NTV ‘de bu bir liderin olmadığı, kendi kendine örgütlenen bir olay olduğunu öne sürdüler. Oysaki bu tür eylemlerin bir lideri zaten olmaz. Birden fazla başlı bir yapılanmanın yansımalarını izledik çünkü hep beraber. Biraz veri analizi ve veri madenciliği ile ilgili olanlar zaten Facebook ve Tweeter gibi yerlerin büyük bir sosyolojik veri kaynağı olduğunu bilirler. Ki bunları kullanan Türk gençliğinin neyle gaza geleceği, neye gülüp neye ağlayacağı birçok analiz şirketi ve sosya medya manipülatörleri tarafından az çok çözülmüştür.
GEZİ PARKI PLATFORMUNUN İLGİNÇ LİSTESİ: BU LİSTEYİ HALK MI HAZIRLADI? TABİ Kİ HAYIR. BU LİSTE KİMİN İŞİ? ÜÇÜNCÜ KÖPRÜ, HAVAALANI ve ENERJİ SANTRALLERİ yapılmasın deniyor.
ALMANYA YENİ HAVA ALANI YAPMAMIZI İSTEMEZKEN ( Aylar öncesinde Türk hava yollarını itibarsızlaştırma haberleri gündeme geliyorken)
İNGİLTERE BOĞAZ İSTANBUL’A KARŞI ÇIKARKEN ( Çevreci örgütlerin bir çoğunu İngiltere destekliyorken)
YUNANİSTAN, İRAN, SURİYE KOMŞUDA KARIŞIKLIK VARKEN BİZE NE DÜŞER HESABI GÜDERKEN
AVRUPA’NIN HEMEN HEMEN HEPSİ ENERJİ SANTRALLERİNİ KURMAMIZI İSTEMEZKEN ( Hem kendi hemde başka ülkelere enerji sağlayacak yapılar kurulmak isteniyorken)
SANATÇI KESİM:
69 kuşağına meraklı ne kadar çakma hippi varmış onu gördük. Çiçek çocuğunu imaj olarak takınan oyuncuları izledik. O zaman adama sorarlar;
 Hepsinin en az iki tane otomobili vardır. Üçüncü köprü istemezler ama lüks araçlarından vazeçmezler. Rahatlarından da feragat etmezler.
Hemen hemen hepsi tüketici olmayı teşvik edici (Film, dizi, konser, reklam…) projelerin içinde yer alırlar ve enerjinin en fazla kullanıldığı sektörlerde çalışırlar. Hem halkı fazla tüketmeye, fazla konuşmaya, fazla yemeye-içmeye-izlemeye davet ederler hem de enerji santralleri yapılmasın derler. Al bir kaya nerene dayarsan daya durumu…
Hiçbiri bir şehirden diğerine toplu taşıma araçları, tren, otobüs kullanmayıp uçaktan vazgeçmezler ve o kıymetli kıçlarının business koltuklara layık olduğunu düşünürler. UÇAK SEVİCİ olmalarına rağmen havaalanı istemezler.
Söyledikleri sözler ve istedikleri talepler kendilerinin değil birilerinin onlara gösterdiği şeydir. Halkın içinde bile oyunculuklarına devam ederler. KENDİ ÇALAR KENDİ OYNARLAR…
HÜKÜMETE DÜŞEN:
 yapılacak her türlü proje daha açıklayıcı ve soru işaretlerini yok edici şekilde açıklanmalı. betonlaşmayı önlemeli ve büyük projelere dikkatli adımlar atmalı.
bu olayı ne çok büyütmeli ne de çok küçümsemeli.
öğrencilerin üzerinde ki bu gereksiz sınav yükü biraz hafifletilmeli ve acilen ders içerikleri eğlenceli hale getirilmeli. öğretmen ve aileleri devreye sokacak yöntemler bulmalı.
fatih projesi’ne farklı eğitsel yönler ve içerikler eklenmeli.  ya da fatih projesinin genel anlamda bir işe yaramayacağı tekrar gözden geçirilmeli
dersaneler şehir merkezlerinden farklı bir bölgeye taşınmalı (özellikle kızılay’da ki dersaneler- dersane öğrencilerinin eylemlerle ilişkisi düşünülünce)
kriz yönetiminde sınıfta kaldığımız görmezden gelinmemeli
polis eğitimi tekrar gözden geçirilmeli, polis alımında psiko-sosyal mülakatlar yapılmalı.

sosyal medyanın hızlı “itibarsızlaştırma” yönü yine gerek sosyal medya gerek ana akım medya yolu ile iyi açıklamalar ve görseller sunularak insanların farkındalığı sağlanmalı . Demokratik protesto nasıl yapılır ? sorusuna cevap bulmalı