16 Aralık 2011 Cuma

BİZE BASİTÇE BİR İZAH GEREK

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

If you can't explain it simply, you don't understandit well enough.
Eğer basitçe izah edemiyorsan, yeterince iyi bilmiyorsundur.
Albert Einstein

13 Aralık 2011 Salı

ORMANDA BİR KURŞUN KALEM: MURAT MENTEŞ

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Açıkçası Sakarya Büyükşehir Belediyesi Gençlik Meclisi Kültür Ve Turizm komisyonunu kutlamak lazım. Son zamanlar çok sağlam konferans duyuruları yapılıyor. Murat Menteş'in dublörün dilemmasını okuyan biri olarak bende bu konferansa katılmayı umuyorum.(korkma ben varım adlı kitabını henüz okuyamasam da) Her ne kadar son zamanlar içine Nihat Genç kaçan bir Murat Menteş görmek beni fazla memnun etmese de ve şiir kitaplarından haz almasam da romancılığında ki hiperaktifliği seviyorum. Söyleyecek bir çok sözüm var ama onları konferansa saklıyorum.

11 Aralık 2011 Pazar

GÜZEL GÖRMEK GEREKİR Kİ

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA


283. Hakîkatler güneşine anlatış bir perdedir.
Mefa'îlün, Fa'ilatün, Mefa'îlün, Fa'îlün,
(c. II, 921)



“Denizden buharlaşarak meydana gelen sis, denizi göstermediği gibi candan kopup gelen söz de cana perde olur. Hikmetten bahsetmeye girişmek pek yüce, bir işle uğraşmaktır. Fakat hakîkatler güneşine anlatış da bir perdedir. Dünya, köpük gibidir. Hakk’ın sıfatları denize benzer, fakat köpük, yani dünya, denizin rengine, güzelliğine perde olmuştur. Köpüğü gidermeye, ortadan kaldırmaya çalış ki, denizin güzelliğini görebilesin. Halbuki sen, denizin köpüğüne
takılıp kalıyorsun. Bilmiyorsun, bilmiyorsun ki köpük denizi sana göstermemektedir. Dünyada gördüğün suretlere, resimlere, geçici güzelliklere dalma, onlar hakkında düşünceler yürütme! Gördüğün resimler, süretler zamanla kaybolup giderler. Nasıl saçlar, sevgilinin yüzünü, gözünü örterse, güzelliğini göstermezse harfler de sözün özünü örter. Bu yüzden
harf kabuğunu kırmak gerektir. Sen her hayali, perdeyi açan bir şey sanırsın, o hayali gönlünden at gitsin. Çünkü asıl sana perde olan, o hayaldir.

Ey can sen düşüncenden ibaretsin, gül düşünürsen gül bahçesinde olursun, diken düşünürsen dikenlikte… 
Ya sen sezgiyle seslendiğim can! Bir ucun gönlümdeyken, düşüncenle hangi alemlerdesin?”


ÖN YARGILAR&HAŞMET BABAOĞLU VE NİĞDE GAZOZU

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

ÖN YARGILARIMDAN BİRİ: BİRİNİ İLK GÖRDÜĞÜMDE BANA APTALCA BİR İZLENİM VERİYORSA O BENİM İÇİN ARTIK SADECE APTALDIR. ONUN DİĞER TARAFLARINI GÖRMEM. VE SANIRIM BAZEN FARK ETMEDEN BU YÜZDEN SAHİCİ İNSANLAR KAYBETTİĞİM OLUR. İŞTE HAŞMET BABAOĞLU BUNLARDAN BİRİ. NASIL MI?

bu resimdeki yazıyı bende uzun zamandır dillendiriyorum Haşmet  ağa bey



Ben Haşmet Babaoğlu'nu sadece spor yorumcusu olarak tanımışım bu güne dek. Oysa bir kaç yazısını okuyunca beynimin fotoğrafını çekmiş bu adam dedim.Sosyoloji mezunu olduğunu belli ediyor bir çoklarına göre. Kalbimden geçeni yazmış dediğimde oldu. PAZAR NOTLARI gerçekten güzel derlemelerle dolu. Bazı cümleleri bir yerlerden mi alıyor yoksa hepsini kendi mi yazıyor merak ettim. Kendi yazıyorsa ayrıca tebrik ettim. Birde Niğde Gazozu seviyormuş o da. KAHROLSUN ŞU ÖN YARGILAR!!!



Pazar notları: En derin yaramız!

Korkma! Kendini tekrar etmek kötü değildir. Kötü olan, tekrar edecek bir "kendi"nin olmayışıdır. 
***
Sürekli yenilenmeye çalışan, hep yeni bir şeyler peşinde koşan sanatçılara; müzisyenlere, ressamlara, yazarlara bakarım... Ve hep şu dramatik yenilgiyi görürüm: Ya piyasanın koşullarına yenilmişlerdir ya da içlerinde giderek büyüyen "acaba artık sevilmiyor muyum?" korkusuna! 
***
İnsan ""ini nasıl doldurabilir? Şüphesiz tekrar ederek! Hayatı, sevinçlerini, kederlerini, bildiklerini ve "kendi"ni bir tespih gibi çekerek... 
***
Bizdeki klasik müzik konserlerinde, operalarda falan dikkatimi çeken bir şey var: Malum, böyle ortamlarda "eğitim şart"cı kesimden pek çok orta yaşlı hanım oluyor. Çok sevdikleri deyimle söyleyeyim; "çağdaş" görünüp davranmaya özen gösterdikleri her hallerinden belli! Zarif insanlar olduklarına, hayat tarzlarının onları "seçkin"leştirdiğine inanıyorlar. Ama... Fuayede kahve, çay, su kuyruğunda nasıl hoyratlaştıklarını, birbirlerini nasıl itiştirmeye, başladıklarını izlemek gerek! Darılmasınlar ama onlara baktığımda, geçmişi uzun bir toplum mühendisliği projesinin sonuçlarının hâlâ ne kadar eğreti durduğu gerçeğini görüyorum. 
***
Gerçekten tutkulu ilişkiler güneşi ne kadar severlerse sevsinler, kalabalıkların "büyük gözaltı"ndan kaçmak için gece yaşarlar. Çünkü tutkunun tek katili"başkaları"dır. 
***
Başlangıçta, birbirinizi dünyada yalnız ikiniz varmış gibi seversiniz. Sonra bir bakarsınız ki, çevreniz rengi değişiveren arkadaşlıklar, geveze tanıklıklar, sessizliği ürkütücü derin kuşkular, alaycı gülümsemeler, iğneleyici bakışlarla çevriliymiş! O zaman işte "başlangıç" geride kalır, bazen sevgi de! 
***
Soğuk bize der ki, "yaşamaya mecbursun!" Sıcak der ki, "yaşıyorsun ve bu güzel bir şey!" Kedilere dikkatle bakan herkes bu yalın gerçeği kavrar. 
***
Ya kaplumbağalara, salyangozlara bakanlar ne görürler? "Kabuğuna çekilmek zayıflık değil, güçtür." 
***
O filmin (Une Semaines de Vacances) şu sahnesini hiç unutamam... Orta yaşlı bir adam bir ilkokulun soğuk ve loş koridorlarında dolaşmaktadır. Yüzünde tuhaf bir ifade vardır. Karşılaşmak istemediği eski bir dost karşısına çıkmış gibidir. Genç bir öğretmen onu boş sınıflardan birine sokar. Adam velidir ve çocuğunun problemlerini anlatmak için gelmiştir ama şimdi avuçları terlemekte, boğazı düğümlenmektedir. Genç öğretmen adama döner ve sorar: "Bu ilk geri dönüşünüz mü?" 
***
Okul... Bizim en derin yaramızdır. Ama itiraf etmekte zorlanırız.


niğde gazozu içen herkes zaten benim arkadaşımdır be Haşmet  ağa bey


Pazar notları: Kardeşini sevmek!

Gençliğimde hayatla kavgalıydım. Mutsuzdum, karanlık ve karamsardım. Orta yaş beni hayatla barıştırdı. O gün bugündür, aramız iyi! Ama "hayata tutkuyla bağlı" olduğunu iddia eden insanları hiç anlayamadım. O başka şey çünkü! Misafir olduğu evi satın almaya çalışan birinin görgüsüzlüğü var o insanlarda! 
***
Ivan Illich'i bilir misiniz? Tıp biliminin iyi niyetinden kuşku duymamız gerektiğini, zorunlu okul eğitiminin bizi köleleştirdiğini anlatmıştı. Teknolojik ilerleme yalanlarını ortaya sermişti. Onun 70'lerde söyledikleri yeni yeni kafalarımıza dank ediyor. Illich insanın halis erdem sahibi olabilmesi için şu üç temel gerçekle cesurca yüzleşmesi gerektiğini söylerdi: 1) Acıyı asla ortadan kaldıramayacağız. 2) Bütün hastalıkları tedavi edemeyeceğiz. 3) Mutlaka öleceğiz.
***
Hayatı doyasıya yaşamak için ölüme "öcü" gibi davranmak gerektiğini sananlara şaşıyorum. Korkuyla kavrulan bir ruh neyin keyfini, değerini, güzelliğini kavrayabilir ki, hayatınkini kavrayabilsin! 
***
Diyorlar ki, insan kendine güvenmeliymiş!! İyi de neyine? Güvenilmeyecek adama güvenmediğinizde kimse sizi ayıplamaz. O halde neden kendinize güvenmediğinizde uygunsuz bir şey yapıyormuşsunuz hissine kapılıyorsunuz? Neden kendine güvenmeyenlere "zavallı" gözüyle bakılıyor? Başkasına neden güvenirsiniz? Bunu güveni elde edecek özelliklere, böyle bir donanıma sahip olduğu için. O halde kendinize de ancak bu donanıma sahipseniz güvenebilirsiniz. Gerisi boş avuntudur, kendini aldatmadır. 
***
Gençken kan bağına dayalı kardeşliği ve kardeş sevgisini küçümserdim. Özgür tercihe dayanmadığı; aile kurumunun kapsayıcı ve baskıcı dilini kullandığı; bizi başkasında olsa katlanamayacağımız şeylere katlanmak zorunda bıraktığı için... Sonra yaşım ilerledikçe kardeş sevgisinde kendine özgü bir "hikmet" bulmaya başladım: Kardeşini sevmek, kaderini sevmek gibi bir şey. 
***
Mutsuzluktan en kolay ama en mağrur kaçış ahlakçılıktır. 
***
Philippe Sollers'in şu sözü her seferinde derinden düşündürür ve ürpertir beni: Şeytan, işlerin çıkar gözeterek, hesap kitapla ve bayağılık içinde yürümesini ister. Böyle olmadığında bozulur ve iftira atar. 
***
Nedense erkeklerin kendi arzularını, duygularını, iç dünyalarını sorgulamadan yaşadıklarına inanılır. Yanlıştır, hatta yalandır bu. Kadınların inandığı bu yalanı güçsüz görünüp paçayı kaptırmamak için erkekler uydurmuştur.
***
Aşk zamanla asla uzlaşmaz, direnir. O yüzden aşkın geleceği yoktur. Gelecek geldiğinde de aşk yoktur.