28 Aralık 2011 Çarşamba

ÖMER DİNÇER 2012 İÇİN NE DEDİ: ÖĞRETMENLİĞİN GELECEK HARİTASI

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA



Soru: 2012 yılında kaç öğretmen ataması yapılması planlanıyor?

Bakan Dinçer: Bu konuda bilgim yok. Ben elimden gelen çabayı ortaya koyacağım. Geçtiğimiz yılda da öğretmenlerin mağdur olduğunu düşünüyoruz. Onu da telafi edebilir miyiz diye yoğun çaba sarf edeceğim. Ama elimizden ne geliyorsa, hükümet bu konuda bizim için neyi uygun görüyorsa onu yapmak için elimizde imkan olacak.

''MEB'de öğretmen planlaması için ilk kez bir birim''

Soru: Eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmen adayları var, bir tarafta bakanlığın öğretmen ihtiyacı var. Bunları dengelemek adına genel bir planlama konusunda neler söyleyebilirsiniz?

Bakan Dinçer: Şunun farkına varılması gerektiği kanaatindeyim. Eğitim sistemi üzerine konuşuyorsanız temelde onun çekirdeğinde öğretmen olur. Bugün siz altyapınızı dünyanın en iyi altyapısına dönüştürebilirsiniz, yeteri kadar dersliğe sahip olabilirsiniz, bilişim teknolojilerini en fazla kullanan ülke de olabilirsiniz, ancak öğretmeniniz nitelikli değilse ve öğretmenlik mesleğine kendini adamamışsa o zaman bütün bunların etkisi çok sınırlı kalacaktır. Eğitimin niteliğini, seviyesini belirleyen ana öge öğretmenin kendisidir. Bu yüzden bizlerin her birisi öğretmen ve öğretmenlik mesleği üzerine konuşurken bunun farkında olarak meseleleri yorumlamak ihtiyacındayız. Bizim genelde meselelere baktığımızda daha çok öğretmenin bizatihi kendisi veya öğretmenlik mesleğinin kendisi üzerinde durmaktan çok, çokça atama, ücret ve maaş meselelerine odaklandığımızı görüyorum. Tabii ki bunlar da çok önemli. Bunlar üzerinden de fikir yürütmeli, tartışma yapmalıyız, ama sadece bunlar üzerinden yapacağımız tartışmalar yetersiz kalacaktır.
Türkiye'de pek çok gencimiz bugün öğretmen olma konusunda sıkıntı yaşıyorsa bunun sorumlusu biziz, tedbirini almak da bize düşer. O yüzden Milli Eğitim Bakanlığında ilk kez öğretmen ihtiyacının planlamasıyla ilgili bir birim kuruyoruz. Bunun, gelir gelmez yaptığımız ilk faaliyetlerden birisi olarak altını çizecek olursak, konuya verdiğimiz önemi de göstermiş oluruz. Biz çok popülist bir şekilde dışarıda atama bekleyen öğretmenlerimize 'Siz hiç merak etmeyin, biz işte şöyle yapacağız, böyle yapacağız' deyip birtakım vaatlerde bulunabilirdik. Ama şimdi ben sizlere soruyorum, bu işin hangisini tercih ederdiniz: Ortada fotoğrafı çok açık ve net belli olan bir probleminiz varken geçici ve insanların gönlünü alacak birkaç söz söyleyip, işi orada bırakmayı mı; yoksa kalıcı, sorunu görüp, o sorunu çözecek tedbirleri almayı ve ona dair stratejileri de zaman içinde uygulamayı mı tercih ederdiniz? Ben doğrusu, belki bir siyasetçinin kolayca tercih etmeyeceği bir yolu tercih ettim, çünkü bana göre o sorun bu ülkenin temel sorunlarından birisidir, çözüleceği zaman da uygun stratejilerle yürütülmelidir. Bu strateji rasyonel bir zemine oturmalıdır, siyasi veya sübjektif bir zeminden çıkarılmalıdır.
-''YÖK ile iş birliği yaptık''
Biz öğretmen kaynaklarının planlanması ile ilgili çalışmalar yürütüyoruz, eğitim fakültelerinin eğitiminin niteliğinin geliştirilmesiyle ilgili tedbirler için hazırlık yapıyoruz. Bunun için YÖK ile işbirliği yaptık. Öğretmen Milli Komitesi ile ilgili çalışmaları birlikte yürütüyoruz. Öğretmenlerimizin çalışma şartları, sosyal imkanları, ücretleri, kariyer planlamaları ve mesleki gelişimleriyle ilgili bir bütünlük içerisinde bir hazırlık yapıyoruz. Bu açıdan bakıldığı zaman öğretmen meselesinin eğitimin odak meselesi olduğunu ve öncelikle çözülmesi gerektiğini ifade etmek gerekir.
''Sadece KPSS'ye dayalı bir öğretmen seçme süreci yetersiz''

Soru: Önümüzdeki yıllarda öğretmen atamaları sadece KPSS sınavı sonuçlarına göre mi yapılacak, yoksa mesleki yeterlilikler de göz önünde bulundurulacak mı?

Bakan Dinçer: Sadece KPSS'ye dayalı bir öğretmen seçme sürecinin hem yetersiz olduğunu hem de öğretmenlerimize haksızlık yaptığını düşünüyoruz. Tabii ki öğretmenlerimizin ülke içerisinde ve eğitimli insanlar arasında genel kültür, toplumsal sorunlara duyarlılık itibariyle daha farklı nitelik taşımaları gerektiği kanaatini ben de taşıyorum. Belki KPSS bunu ölçüyor, ama aynı zamanda mesleki alanda çok başarılı bir öğretmenimizin KPSS'deki puanının düşük olması sebebiyle onun kendi mesleğini icra etmesine dair sorunlar da yaşadığını görüyoruz. Öyleyse biz sadece KPSS'ye dayalı bir seçme süreci yerine alan sınavlarının da yapıldığı bir seçme sürecini uygulama imkanına sahip olmalıyız kanaatindeyim. Bunun için bir altyapı çalışması yürütülüyor. Şayet biz onu bu yıl yetiştirebilir ve öğretmenlerimiz için alan sınavı yapabileceğimiz bir altyapıyı tamamlarsak, doğrusu ilk fırsattan itibaren, ben öğretmenlerin hem KPSS hem de alan sınavlarından sonra atanmaları konusunda birtakım düzenleyici tedbirler almak istiyorum. Bu altyapı çalışmalarının tamamlanmasıyla ancak mümkün olabilecek bir uygulama.
Öğretmenin seçim süreci sadece sınavla da yeterli olmamalı, öğretmenlerimizi seçerken, az önce çerçevesini çizdiğimiz saygınlıkta bir mesleği icra edecek bir öğretmen için de yine aynı saygınlığı temin edecek, tesis edecek bir seçim sürecinin oluşturulması lazım. Ama ülkemizdeki sorunların büyüklüğü, aynı anda binlerce öğretmeni birden almak gibi durumla karşı karşıya kalmamız başka tür seçim süreçlerini uygulama imkanı vermiyor. Başka ülkelerde, Finlandiya'da, Singapur'da, Kanada'da, eğitimde başarılı olan ülkelerde baktığımızda hem öğretmenin yetiştirilmesi hem de öğretmenin seçim süreci oldukça titiz bir çabayla ortaya konuluyor. Doğrusu bizim ülkemiz için de bütün bunlara ihtiyaç olduğu söylenebilir.

''Bu süreç, başlangıçtan itibaren tanzim edilmeli''

Soru: Eğitim fakültelerinin kontenjanlarıyla ilgili yeni YÖK Başkanı ile görüştünüz mü?

Bakan Dinçer: Hem önceki YÖK Başkanımızla hem de mevcut YÖK Başkanımızla bu konuda prensip kararına vardığımızı söyleyebilirim. Her iki başkanla da bu meseleleri konuştum. Öğretmen ihtiyacıyla öğretmen arzı arasında bir uyumun sağlanması zorunluluğu gözüküyor. Bu zorunluluğun temel sebebi şu; aslında öğretmen okullarından mezun olan çocuklarımızın önemli bir kısmı öğretmenlik hayaliyle mezun oluyorlar. Bir üniversiteyi, bir fakülteyi bitirdiğinizde mutlaka kamuya gireceksiniz ve kamu çalışanı olacaksınız veya mutlaka devlet okullarında öğretmen olacaksınız diye bir kural yok, ama genelde ülkedeki eğitimin yüzde 97, yüzde 97,5'luk bir alanını devletin kaplaması, kapsaması sebebiyle belki öğretmenlerin önemli bir kısmının da devlette istihdam edilme hayali kurduğunu var sayarak söylemek lazım ki bu süreç başlangıçtan itibaren tanzim edilmeli. Bu açıdan çocuklarımızın hem hayallerini yıkmamak, kendi geleceklerine dair tasavvurlarını gerçekleştirebilecekleri bir imkan vermek adına bile buna ihtiyaç var kanaatindeyim. Ben kendileriyle konuştum prensipte mutabakatlarımız var. Bizim buradaki ihtiyaç planlamasına ve talebe göre onlar da kontenjanlarını gözden geçirecekler.

Soru: En çok hangi branşta öğretmen ihtiyacı var?

Bakan Dinçer: Şu anda ihtiyaç duyduğumuz, sınıf öğretmeni, okul öncesi öğretmenine çokça ihtiyacımız var. Değişik alanlardaki öğretmen ihtiyaçlarını zaman zaman kamuoyuyla paylaşıyoruz. Onu yeri geldikçe duyurmakta yarar görüyorum.


26 Aralık 2011 Pazartesi

Gece nerede, hangi anda başlar?

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA


Gece nerede, hangi anda başlar? Buna hangimiz karar verebildi? Gecenin geleceği, geldiği, indiği, sardığı, gömdüğü, hep birer benzetim olarak söylenebilir; gecenin üzerimize kapanmakta olduğunu, bizi ezeceğini hepimiz gördük. Hangimiz, kaçınılmaz olduğu bilinen şeyler karşısında bile, kendini biraz daha aldatmaktan, bu kaçınılmazdan kaçılabileceği, belki de bu korkulanın başa hiç gelmeyeceği umuduna- bütün boşluğunu bilerek-kapılmak çocukluğunu göstermekten utanç duydu? Hiçbirimiz, dense yeridir sanırım. Gecenin çoktan bastırdığını bildiğim halde daha yeni yeni akşam oluyormuş gibi yazı yazmaklığım, kolaylıkla, yapıntının özel özgürlüğünden dem vurarak açıklanabilir; öykücü, öyküsüne istediği yerden başlayabilir demek, güç olmasa gerek. Ama bu başlangıcı seçerken kendimi hala bir takım umutlara, boş avuntulara salmış olmuyor muyum?
Gece, yazdığım gibi, ağır ağır yayıldı ovaya, sonra tepeleri de boğdu.

Bilge Karasu-GECE

BİR KIYAFET OLARAK:BURKA

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA


Murathan Mungan, "Çador" adlı romanında burka*yı şöyle tarif ediyor;

"burkalarının altında yalnızca kadınlar kaybolmuyor. erkeklerin bütün hayal güçleri, imgelemleri de tükeniyor. kadınların yüzü bomboş bir çöle dönüşüyor ve bu çöl, kadının bir serap olarak bile görülmesine izin vermiyor. kadını kendinden yapılma bir çölde, kendi çölünü bekleyen bir çadıra dönüştürüyorlar. kadınların bütün imgesi kapatıldıkları çadırların içinde çürüyor. dünyadan boşalmış kadınlarla birlikte, erkeğin gözleri siliniyor, zihninde kaybolmaya başlayan kadın imgesiyle birlikte geçmiş yok oluyor, gelecek ümitsizleşiyor, bellek ve hayal gücü bulanıyor."

* Burka, her taraftan kapalı, giyenin önünü görmesi için yüz kısmı kafesli çarşaf. Taliban yönetimi zamanında Afganistan'da giyilmesi zorunlu hale getirilmişti. Yeni yönetimle serbest bırakılmasına rağmen, halk bazında büyük bir değişim görülmemiştir. Bunun dinî, geleneksel ve sosyal sebepleri olduğuna dair yorumlar yapılmıştır. Şu anda yaygın olarak Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzey bölgesinde rağbet görmekle beraber, dünyanın hemen her yerinde kullanılmaktadır.


ilginç bir röportaj ise severek dinlediğim Prince ile yapılmış,şaşırdım yine:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetayV3&ArticleID=1053974&Date=25.06.2011&CategoryID=82

25 Aralık 2011 Pazar

Julio Cortazar:Unutulamayan öykülerin hepsi aynı özelliğe sahip

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Julio Cortazar’a göre “unutulamayan öyküleri[n] hepsi aynı özelliğe 
sahip”: 
[Onlar] anlatılan basit olaydan çok daha geniş, sonsuz bir gerçeklikle 
ilintililer,  bu yüzden görünen içeriğin sadeliği ve metnin kısalığı
kuşku duyulmayan bir güçle bizi etkiler.  Ve belli bir zamanda bir 
konu seçen ve ondan bir öykü çıkaran kişinin bu seçimi—bazen o 
bunun bilincinde olmadan—küçük olandan büyük olana, bireysel ve 
dar kapsamlı olandan insan ruhunun özüne olan masalsı açılımı
içeriyorsa, o büyük bir öykü yazarıdır.  (“Öyküde Konu” 18)

kaynak: Cortazar, Julio. “Öyküde Konu”.  Adam Öykü 20 (Ocak-Şubat 1999): 17-18



Judy Moody Üniversiteye Gidiyor: Bir O ekSİKTİ

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA


Harika! Muhteşem! Müthiş! Judy'nin matematik yeteneği üzerinde çalışılması gerekiyor, davranışlarını ise söylemeye bile gerek yok! Bu yaştan sonra çarpım tablosu mu ezberleyecek? Cumartesi günleri ders mi çalışacak? Ama Judy, über üniversiteli süper tarz sahibi özel öğretmeniyle tanışıp üniversite hayatını gördüğünde, matematiğe karşı hissettiği sözel nefret, radikal bir değişim göstererek sayısal mutluluğa dönüşüyor.

Küçük Üniversiteliye merhaba deyin.


MEGAN McDONALD'ın yazdığı çocuk kitabı "Judy Moody" diğer mala bağlayan çocuk kitaplarından pek ayrılmadığı gibi çevirisini yapan insanlara da bir çift sözüm var."über üniversiteli süper tarz sahibi özel öğretmeni" ne yahu! Çevirinizi yirim!?!


KÜÇÜKBİRNOT:judy moody and the not bummer summer bir de filmi var bu kahramanın.O da tabi ki boktan sayılır.




NÜFUSU GENÇ MEDYASI YAŞLI BİR ÜLKE OLARAK:TÜRKİYE

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Türkiye yaş ortlaması 29,3, Milliyet köşe yazarları yaş ortalaması 75! ABD yaş ortalaması 36,8, New York Times köşe yazarları ortalaması 45.

Türkiye'de gazete okurlarının yaş ortalaması ise 36 imiş.

CNN Worlwide'ın başı Mark Whitaker 53, bizde ki muadili Uğur Dündar 69 yaşında!

Medya yaşlı kurtların elinde anlayacağınız.Sonra bu gençlik niye gazete okumaz diye sorarlar.Hiç kurtla kuzu aynı sofrada kahvaltı yapar mı be canım!

Tahakkümün Tahammülü Diye Bir Şey Var

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA



 'tahakküm', diye homurdanıyor joe, 'bir polistir. tahakküm, bir papazdır. bir başkandır; bir silahtır; nükleer bombalardır, napalmdir.'
Deirdre, tahakküm, kanun yazan ve ceza veren bir yok-tanrı'dır diyor.
'toplumdan hayatta kalış satın almak amacıyla senin hayatının saatlerini satıyor.'

Felsefenin öldüğü gün - Casey maddox

BİRNot: Deirdre İrlanda mitolojisinden güzelliği ile insanları etkileyen bir kadın.İrlanda'da kız çocuklarına  verilen genel bir isimmiş ayrıca.Bizde ki "Fatma" ya da "Ayşe" ye denk kanımca.

FİNAL HAFTASI Bir Gece Vakti Aklıma Gelen:Eylemsizlik ve Merkezkaç kuvveti

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Final haftası aklıma olmadık şeyler gelir.Ya bir yerde duyduğum şarkının hangi albümde olduğu,şarkıcının ismi gibi şeyler ya da bir kitap ismini (ya da bir filmi) hatırlamakla geçer zaman ansızın. Bu sefer gecenin bilmem kaçında milletin dötünde pireler uçuşur rüyalarında filler çakışırken aklımda Eylemsizlik ve Merkezkaç kuvveti nedir yahu diye güzide soru takıldı.Bir türlü bir örnekle aklımda somutlaştıramadım durumu.Newton gece gece beynimi fazla zorladın.Fikir teatisi çipim yandı haberin olsun. SİZİN AKLINIZA NE GELİR EN YOĞUN OLDUĞUNUZ ZAMANLAR!?!