8 Kasım 2011 Salı

FACEBOOK VE TWİTTER/2010 DÜNYA VE TÜRKİYE İSTATİSTİKLERİ / MUHTEMEL ÇIKARIMLAR

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Facebook ve Twitter  kullanmayanın adamdan sayılmadığı zamanlardayız.Adamdan sayılmama durumu aslında sanal alemde dönen muhabbetlerden haberdar olamama durumu ile özetlenebilir. Aşağıda 2010da en çok konuşulan/kullanılan içeriğin istatistiği var.Burada önemli olan birinci sırada olan HMU nedir onu bilmek birazda. Çünkü diğerleri dünya gündemi ve kısmi değişiklikler elbet gösterir. HMU bir kısaltma haliyle ve açılımı Hit Me Up yani  içerik olarak Ayol ben tatile çıktım sms atarsın ya da ben şimdi dışardayım mail at gülüm ya da bu gece BarBeküdeyim canım sende gelsene oh yeah gibi tüm mail,sms ve diğer iletişim çeşitlerini bir araya getiren uygulamalar bütünü. İlk kullanıma başladığında 20 kişi tıklarken şimdi 100 binler belki şu an daha fazla kişi tarafından kullanılıyor.Ki 2009 da bu uygulamanın esamesi bile okunmazken. 
Ayrıca Filmler,İ-pad ve İ-phone, facebook oyunları bence uzun süre bu listede yer alacak gibi. 2011 listesi yayınlanınca bunu hep beraber göreceğiz zaten.

Facebookta 2010da en çok konuşulan 10 şey

Bu listenin bir numarasında Twitter olsaydı çok matrak olurdu sanırım. Ayrıca aşağıda hem facebook hem twitter ile ilgili Türkiye istatistikleri mevcut. Ben bir kaç web projesi ile uğraştığım için bunlardan kullanıcı alışkanlıkları konusunda fikir almak için baktım. Ama bir bakıma bu orjinaliteden uzaklaşmak anlamına da gelebilir. Çünkü sanal ortamda bireyin ne zaman ne yapacağı belli olmaz pek. Tabi bu verileri de yabana atmamak lazım.Bir sözü varya Voltaire'in 

" a witty saying proves nothing."

Durumu somutlaştırmak her zaman netice verir haliyle.


Ayrıca twitter'da 140 karakter meselesi ki (http://www.fibertweet.com/ uygulama ile turkcell superonline 140  karakter sorununu çözmüş,ki bu bir sorun mu acaba o da ayrı mesele) bunu beğenen de var beğenmeyen de.  Bu belirli bir sınır koyma işi aslında çağa uygun bir davranışa dönüştü. 

Ki buna inat bende http://141incikarakter.blogspot.com/ diye bir adres açtım.Yakında burada gündemden yazılar olacak 141 karakteri geçmeden.

Bunun için http://twitterature.us/ diye twitterature yani edebi eserleri kısaca twitter usulü anlatan bir yayın bile var. Ve unutmadan en üstteki resmi Gerd Leonhard adında ki fütüristin blogundan aldım.Aklıma gelmişken korsan olayına değineceğim ve bu adamda bununla ilgili bir şeyler demişti. 4 milyar insan paylaşımda bulunuyor( müzik-film vs...) Hepsini korsan olarak mı suçlayacaksınız diyor. http://www.mediafuturist.com/ adlı web sitesi ve kendisi ile ilgili bilgi burada mevcut.  http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/465381.asp 






7 Kasım 2011 Pazartesi

OKSİMORONLAR ÜNİVERSİTESİ/ÜNİVERSİTELER KİMİN MALI/Pierre Joseph Proudhon

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Aslında gecenin bu vaktinde aklıma gelen şeyin bu olması üniversitelerin ne tür bir çalışma ile hayata entegre edilebileceği ve liseden hallice yerler olmaktan çıkacağı ile ilgili kaygılarımdan sanırım. Öğrenci ve öğretmenin ayrı   yemekhaneleri varsa (üstelik yemeklerde farklı ise) orada eşitlik yoktur demek en basitinden. Ki biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar demişler. Onun dışında hiç bir sorunu doğru dürüst çözemeyen öğrenci işlerinden, danışmanlık yapması beklenen hocanın danışacağın konu hakkında fikir sahibi olmaması gibi sevimsiz durumlar ise işin cilası olabilir ancak. Verilen proje ödevleri (ismi afili ama içi boş) ilkokul öğrencisinin ailesine yaptırdığı el işi ödevleri gibi incelendikten ve adam yerine konmadıktan sonra, akademisyenler her şekilde statü şovu yaptıktan sonra işin boku çıkıyor haliyle. Bu noktada aklıma ilk gelen şey MÜLKİYET oluyor. Bir gün tüm üniversitelerde hocaların masalarına Pierre Joseph Proudhon'un MÜLKİYET NEDİR? kitabından bırakmak istiyorum. Hatta üniversitelerde sefaletin felsefesini yapmaktan öteye geçemediğimizi  anlamamızı sağlayan bir dizi etkinlik daha. Niye çünkü her hoca (ve kısmen öğrenci)  üniversite kendi malıdır sanıyor. Bu noktada "mülkiyet hırsızlıktır" diyen Proudhon hocalarada hırsız diyor.En azından ben bunu şöyle algılıyorum. Eğer biri sizin yıllarınızı çalıyorsa o hırsızın önde gidenidir. Hayatla ilişkilendirilmemiş yavan sığ bilgi veren power point sunularından ders işleyen hocalar ve diğer kıç yalayıcılarının hepsi hırsızdır. Öğrencinin ırzına geçsen anlamayacak kadar mal edilmiş durumdadır. İşte bu yüzden hocaların bir çoğu onları kendi malı/uşağı ya da hiç bir şeyi olarak görmektedir. Üniversiteler Milli eğitime ve sisteme bok atarken kendilerinin hangi bok havuzunda  yüzdüklerinin farkına varmaları gerekir. Yoksa yarın YÖK (ki ne işe yarar tartışılır) kapatılır ve doğru dürüst bir değerlendirme mekanizması üniversiteleri değerlendirirse DUT yemiş bülbüle çevirirler adamı.

Pierre Joseph Proudhon



" Hiçbir Şeye Katılmıyorum, Hiçbir Şeye- Mehmet Efe

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

" Hiçbir Şeye Katılmıyorum, Hiçbir Şeye, Yürü Git İşine ! " (Bob DYLAN)

Kitabın ismi Bob Dylan'ın bir şarkısından alınmış. Güzelde olmuş zira kitabın dikkatimi çekmesini bu sağlamıştı. Sanırım Bob Dylan'a olan sevgim-saygım burada da kendini gösterdi. Bu geçen cümle Dylan'ın hangi şarkısında bilmiyorum ama Ballad of a thin man'de olmasını isterdim. Çünkü Bob Dylan'ın en sevdiğim şarkısı. Şarkının türkçe çevirisini (ki internette mevcut ama ben ilginç bir çeviri yapmayı planlıyorum) yaptığımda olayın özünün : "Olan bitenin farkında mıyız/ değil miyiz ?" sularında yüzdüğünü sanırım görürsünüz.(size gününüzü göstereceğim dermiş gibi yazmışım haha) Bu açıdan 1997 de ilk basımı yapılmış Mehmet Efe kitabı  "Hiçbir Şeye Katılmıyorum, Hiçbir Şeye..." bu düzenin içinde değilim çünkü düzen sahtekarların düzeni ve onların kurgusu,onların oyun alanı diyor. Yazdığı dönem için ve genelde uygun göndermelerin / sert/açık (ve gerekli) göndermelerin yapıldığı bu kitap hiç fena tınlamıyor açıkçası. Kendisini bazı yazıları ve şiirleri ile tanıyan bendeniz meksika sınırı ile tanımıştım sanırım.Bob Dylan'la başlayınca onla kapatmak gerek. Hadi sizle birde Bob Dylan'ı çeşitli yönleri ile anlatan I'm not there den bir sahne ile ve en sevdiğim şarkının geçtiği sahne ile başbaşa bırakayım. (Cate Blanchett'ın oyunculuğuna gelde aşık olma )

Not: Ballad of a thin man'de geçen geçen 
"Well you walk into the room like a camel and then you frown"
 (Deve gibi odaya girip sonra birde suratını asıyorsun)
cümlesini 
Well you walk in this web page like a camel and then You not crowd  
diye sizlere ithaf edesim geliyor bazen niyeyse! 


Pek bilinmeyen bir Anime olarak: Space Adventure Cobra ve Yönetmen: Alexandre Aja-FURİA

1 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Anime ve Manga hep karıştırılır.Bu biraz rap ve hiphop gibi iki kavram.Biri parça biri kültürün adı.Bu kısa bilgiden sonra ana konumuza dönelim.Açıkçası hepimiz manga kültürünün (Japon  çizgi romanlarına ve çizgi filmlerine verilen ad) içerisinde pek farkında olmadan büyümüşüzdür. Japonların okuma,dizayn etme ve üretme yeteneklerine bunun katkısının olduğu kadar bizde de benzer etkileri olsaydı demeden edemiyor insan kendini. En açık haliyle bizde olmayan okuma alışkanlığı Japonlarda manga ve türevleri ile temelleniyor. Çünkü Japonya'da her yaş grubu için basılan ve her türlü basılı,dijital yayın içerisinde yer bulan manga kültürü okumaya öyle ya da böyle teşvik ediyor. 200-250 yıllık bir kültür olduğunu okuduğum bir kültürün onlara katkıları yadsınamaz sanırım. Bizde bunu kendi açımızdan ancak anime arşivi yaparak ya da hentai izleyerek hayata geçirelim zaten! 


Neyse şimdi asıl konumuz   birbiri ile bağlantılı iki film. Açıkçası bu bağlantı sadece yönetmen bağlantısı olarak ele alınabilir. Alexandre Aja adlı ağa beyimiz (78li) 2013 yazında eskiden TRT de ve show tv de de çıkan Space Adventure Cobra adlı animeyi sinemaya uyarlayacakmış. Sevinmedik desek yalan olur. Ama misal watchmen gibi bir çok çizgi roman uyarlaması çıtaya takılıyor hep. Ben çok keyif aldığımı söyleyemem. Ama umarım bu güzel olur. Bundan kelli Alexandre Aja Tepenin Gözleri,aynalar,Pirana 3d gibi filmleri yönetmiş bir adam. Bu açıdan sinemasal bir bağım olan yönetmen değil. Bu filmler benim tarzımda değil. Oysa bu adamın (ağa bey derken adam oldu birden) FURİA diye bir filmi varmış.Aşağıda trailerı var. Konusu ilgimi çekti ve en kısa zamanda vakit bulursam izlemeyi düşünüyorum. Konusu şöyle : Sokaklarda resim yapmanın yasaklandığı bir ülkede ressam olan Théo'nun maceraları tadında bir film. Zaten  Julio Cortazar'ın bir kısa öyküsünden devşirilmiş bir film. Film size konu olarak  George orwell 1984 'ü hatırlatmış olabilir. Bende hemen o izlenimi yarattı. Uzun lafın kısası hem 2013de ki Space Adventure Cobra'yı beklemek gerek hemde FURİA'yı izlemek.

Not: Furia filminin müzikleri Brian May tarafından yapılmış.Bu da ilgilenene...


6 Kasım 2011 Pazar

Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği : BÖTE

0 OLMASA MEKTUBUN YAZDIĞIN YORUMLAR OLMASA

Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği yani BÖTE bölümü ile ilgili bir çok sorun ve soru var.Bu bölüm mezunlarının ve okuyan arkadaşların bilmesi gereken temel bilgileri aşağıdaki linklerde toplamaya çalıştım.Yakında bu bölüm ile ilgili detaylı bir yazı yazacağım.O zamana kadar bu linkler sizi idare eder umarım.