19 Şubat 2012 Pazar

bir ben vardır bende,benden içerü


  • SOKRAT, öğrencilerini yetiştirirken: ‘Okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız’ diyerek, öğrencilerinin kendi kişiliklerini ve iradelerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir.
  • Albert Einstein'ın 4 yaşına kadar konuşamadığını ve 7 yaşma gelinceye dek de okuyamadığını biliyor muydunuz? Öğretmeni ve ailesi onun zihinsel özürlü olduğundan kuşkulanmışlar. Beethoven'in müzik öğretmeni ise onun asla bir besteci olamayacağını söylemiş. Ya genç Beethoven ona inansaydı! Walt Disney ünlü olmadan önce çalıştığı gazeteden işe yaramaz fikirleri olduğu gerekçesiyle kovulmuş! Bütün bu insanlar çevrelerindeki kişilerin söylediklerine inansalardı ne olurdu? Dünya Beethoven'in müziğinden, Einstein'ın buluşlarından yoksun kalacaktı!
  • Bir zamanlar, büyük bir dağın tepesine bir kartal yuva yapmış. Bir süre sonra kartalın dört tane de yumurtası olmuş. Yumurtalar henüz kuluçka dönemindeyken dağda deprem olmuş. Kartalın yuvasmdaki dört yumurtadan biri, depremin şiddetiyle yuvadan düşüp dağın tepesinden yuvarlana yuvarlana vadideki bir çiftliğe ulaşmış. Bu çiftlik bir tavuk çiftliğiymiş.
    Çiftlikteki tavuklar kendi yumurtalarına pek benzemeyen bu değişik ve birazda büyük yumurtayı sahiplenmek istemişler. Yaşlı bir tavuk yumurtayı korumasına almış ve diğerlerinden ayırmadan büyütmeye karar vermiş. Zamanı geldiğinde kartal yavrusu kabuğunu kırmış ve dünyaya gelmiş. Bir tavuk çiftliğinde bulunduğunu ve çevresindeki yüzlerce tavuğun arasında olduğunu görünce kendini tavuk sanmış ve bir tavuk gibi büyümeye başlamış. Çiftlikteki tüm tavuklarda onu kendilerinden sayıyor ve ona bir tavukmuş gibi davranıyorlarmış.
    Kartal zaman zaman içinden: ‘Ben çevremdeki tavuklara pek benzemiyorum... Acaba ben kimim’ diye geçiriyor, ama bu kuşkusunu bir türlü dile getiremiyormuş. Ne de olsa o bir tavukmuş ve tavuk olduğunu bilmeli, kabul etmeliymiş. Bir gün çiftlikteki öteki tavuklarla birlikte oyun oynarken yukarılarda birkaç kartalın özgürce uçtuklarını görmüş. Kendini tutamamış, yüreğinde bir anda oluşuveren coşkuyla haykırmış: ‘Aman Allah’ım, ne kadar güzel uçuyorlar. Ben de onlar gibi uçmak istiyorum’ demiş. Tavuklar onun bu sözlerine hep birlikte gülmüşler. ‘Sen bir tavuksun ve şunu asla unutma: Tavuklar kartallar gibi uçamaz’.
    Küçük kartal o günden sonra hemen her gün gökyüzüne bakıyor ve yukarılarda uçan kartalları arıyormuş gözleriyle. Bir kartal gördüğünde tüm hayranlığını ve özlemini kartal gördüğü her zaman yaptığı gibi, hep aynı sözlerle dile getiriyormuş: ‘Ah Tanrım! Ne olur ben de onlar gibi uçabilsem! Ben de onlar gibi kanat açabilsem göklerde.’ O böyle konuştukça, çevresindeki tüm tavuklarda her zaman söylediklerini bir kez daha yineliyorlarmış: ‘Vazgeç bu düşlerinden... Sen bir tavuksun ve hep tavuk olarak kalacaksın.’
    Küçük kartal, çevresindekilerin her gün birkaç kez yineledikleri bu sözlerinden öylesine etkilenmiş ki sonunda bir kartal gibi göklerde özgürce kanat açmak düşünden vazgeçmiş ve yaşamını bir tavuk gibi sürdürmeyi kabul etmiş. Ve bir tavuk gibi sürdürdüğü yaşamının sonunda da bir tavuk gibi ölmüş.
not: okuduğum bir makaleden (pek zihin açıcı ve özgün bulmasam da makaleyi okumuşken aklımda kalanları buraya not edeyim dedim)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

YORUM YAZMAKTAN VE PAYLAŞMAKTAN KAÇINMAYIN.YORUM YAZAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜRLER.