John Perkins
Michael Mcqueen
ve Jim Stolze
ICT SUMMİT EURASİA Bilişim Zirvesinin (3-5 ekim 2011) ana konuşmacıları John Perkins, Michael Mcqueen ve Jim Stolze gibi önemli isimlerdi. Aslında ne kadar önemli kişiler olup olmadığını ve bu konferansa gelen birçok kişinin onları tanıyıp tanımadığını bende bilmiyordum. Belki de onları ilk kez duymuş olma ihtimali ister istemez dikkatleri 5 Ekim 2011’de paralel bir zamanda yapılan Yeni Medya Düzeni Konferansına yöneltmiş de olabilirdi. Ki Yeni Medya Düzeni Konferansı 2011 de sansasyonel isimler vardı.
WikiLeaks sitesinin kurucusu Julian Assange ve Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales bu paralel konferansın ana konuşmacılarıydı. Bütün bunlara rağmen ICT SUMMİT EURASİA Bilişim Zirvesi 2011’in açılış günü 3 Ekim genel olarak bilişimin gücü ve bu gücün yönlendirilmesi temalı konuşmalarla geçti desek yeridir. Ülkemizde var olan potansiyeli ve ülkesel dinamiklerin bilişime nasıl entegre edileceği ve bunu iş gücü piyasası ile aynı potada eritebileceğimiz önemli konuşmaların altı çizili kısımlarıydı.
İşte bu noktada gerek John Perkins gerek Michael Mcqueen diğer konferansın konuşmacıları kadar sarsıcı etki yaratacak güçte ve popülaritede değillerdi sanırım. Üstelik John Perkins’in yeni bir ekonomi modeline geçilmesi gerektiği üzerine devam eden konuşmasında verdiği örnekte “ Eğer hepimiz Nike’a Endonezya’da zor şartlarda çalıştırdıkları insanlara iyi ücret vermesini söyler, aksi halde Nike ayakkabı almayacağımızı belirtirsek bakın neler oluyor” mesajı ile Michael Mcqueen’in Y kuşağından ( 90 sonrası büyüyen yeni nesil) seçici ve marka bilinçli olarak bahsetmesi ister istemez ortada bir çelişkinin varlığına işaret etti.
Bunun dışında John Perkins global bir değişimin gerekliliğinden Michael Mcqueen ise farklılıkları iyi analiz etmemiz gerektiğinden söz ettiler. Birbirinden farklı alanlarda sektörlerin bilişim paydasında buluşması ve bunun yan ürünü olan panellerin katılımcıları memnun edip etmediğini tam kavrayamadım ama genel olarak panel için seçilen ana başlıklar ve içerikler arasında iyi bir analiz yapıldığını söylemek pek kolay olmasa da bir çok sektörü ve iştirakleri bir arada görmek hoştu. 4 Ekim’de sanırım en yoğun olan panellerden biri “İşlerini e-ticarete Taşıyanlar” idi. Kaan Dönmez’in kadın tüketicilerin alışveriş kültürüne değinmesi ve Talat Uyarer’in temel ev ihtiyaçlarının internet üzerinden temini ve bunun işlevselliği değinilen konular oldu.
Yine Jim Stolze’nin sunumu kısa ve genel geçer bir sunumdu. Üstelik 20-25 dakikalık sunum sonrası soru bile almaması ilginçti. “Dikkati satın almak” ise üzerinde durduğu ana fikirdi. Yine “Sosyal medyada şirketlerin ve kullanıcıların beklentileri nasıl bir araya getirilebilir?” adlı panel Bengü Vargül’ün (TAV Havalimanları Holding, Kurumsal İletişim koordinatörü) çok uluslu bir şirket olmanın incelikleri ve zorlukları ile MedyaNet’ten Banu hanımın sosyal medyada farklı kanalları kullanarak şirketlerin pazar payını arttırma eğilimleri üzerine notlar aklımda kalanlardı. Yine ilgi çekici bir panel olarak “ Yazılımın geleceği mobil uygulama” gerekli bir başlıktı.
Bilişim meslekleri ve eğitimi forumu ana başlıklı panelin 5 Ekim’e konulması ve içeriğinde Fatih Projesi gibi devletimizin büyük bir emek ve sermaye ayırdığı bir projenin konferansın son gününe denk gelmesi bence büyük talihsizlikti. Tübider’den Erkin Fındık ve Niyazi Saral’ın bilişim sektöründe meslek standartlarının olmadığını ve sektör birliğinde eksik olduğumuzun vurgusu önemliydi. Ama Fatih projesi panelinde Abbas Güçlü’nün konuşmayı genel olarak sabote etmesi ve çözümden çok sorun odaklı bir umutsuzluk bilinci oluşturma çabası bence yersizdi. Doğru noktalara değinmesine rağmen ( ihalelerin şeffaflığı, bu projenin belli başlı şirketlerin faydasına olacağı [Türk Telekom gibi] ) konunun odağının sürekli kayması katılımcıların sorularına soru sormaya vakit kalmamasına sebep oldu. Eğitek’den Niyazi Saral’ın açıklamaları ise Fatih projesi için tam yeterli değildi. Bu uzun süredir üzerinde çalışılan projenin belirsizlikler içerdiği izlenimi verdi. En azından ben böyle düşünüyorum. Teknoloji odaklı projelerin artmasına rağmen Bilişim öğretmenlerinin atamalarının azalması ve Milli Eğitim ile üniversiteler arasında bir koordinasyon kopukluğu olduğu gerçeğinin gün yüzüne çıkmasını da bir kez daha görmüş olduk. Bu açıdan yetişmiş Bilişim elemanı ihtiyacımız varken Bilişim öğretmenlerinin atamalarının düşürülmesi ise bunun en net göstergesi sayılabilir.
Bunların dışında profesyonel içerik oluşturmaktan, müşteri memnuniyeti ve takibine, internet güvenliğine değin birçok paneli az çok dinleme fırsatım oldu. Konferansın son gününde neredeyse kimsenin panellerde olmaması ve yurt dışından gelen bir çok konuğun bile panelleri izleyip bir paylaşım sağlayamaması üzücüydü. Sonuç olarak çok etkili ve verimli olduğunu düşünmesem de bir tür tanıtım ve bilgilendirme ortamı oldu denebilir. Konferansın içeriğinin daha iyi belirlenmesi, konuşmacıların ona göre seçilmesi, Türkiye’nin bilişim teknolojilerinde ki yeri, gereklilikleri ve eksikleri ile ilgili daha net ve doyurucu sunumların gösterilmesi, yabancı misafirlerin ülkemizi daha iyi anlayabilmeleri için ulusal projelerimizin sunumlarını daha görsel kılmamız ve bundan bir değer oluşturmamız gerekliliği bu konferansın sonunda su yüzüne çıkan temel maddelerdi.



Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUM YAZMAKTAN VE PAYLAŞMAKTAN KAÇINMAYIN.YORUM YAZAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜRLER.