Dönüşte, şoför: 'Kimdi bu, ağbi?' dedi. 'Sait Faik' dedik. Anlamadı. Üstelemedi de. Biz de bir şey anlamadık ya. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak için aşırı bir gayret gösterdik, 'Sait be, bu havada ölünür müydü?' diye bağıranlarımız oldu. Ama, sonraları, yavaş yavaş sıkıntı içimize çökmeye, yerleşmeye başladı.
Şimdi, Sait Faik hakkında konuşmak için daha çok erken. Ama, birtakım şeyler var ki, onları söylemek için hiçbir vakit erken değil: Sait Faik, en büyük hikayecilerimizden biri olan Sait Faik, eserlerinden hemen hemen hiçbir şey kazanamadan ölüp gitti. Keşke, değeri anlaşılmamıştı da ondan böyle oldu, diyebilseydik; ama, değeri anlaşıldığı halde parasız öldü.
Anası olmasaydı, o da sıkıntı içinde yüzecek yahut gidip bir bankada memur olacaktı. Sait Faik'i yaşatamadık. Onun gibi yaşatamadığımız, ellerine imkân veremediğimiz birçok yazarımız var. Bunlar için de hiçbir şey yapılmayacak, biliyorum. Dört beş bin okuyucu nasıl olsa onları besleyemez, bunu da biliyorum. Yarın bir gün, içlerinden biri ölünce, yine bir avuç insan bir cami avlusunda birleşeceğiz, sayfalar tertipleyeceğiz, anma törenleri yapacağız. Bu böyle. Orhan Veli, arkasından Sait Faik, arkasından...
Hepsi de, toplumda birer sığıntı, emeği gereğince ödenmeyen, sıkıntı çeken, yarının ekmeğini kazanmak için çırpınan kişiler. Sonra bir de kıskançlık! Sevdiğim bir dost söyledi, "Birçok hikâyeciler şimdi memnundur!" dedi. Rezalet ama, doğru. Gerçek, ideale falan uymuyor. Okuyucu kıtlığı var. Mesele şu beş on bin kişiyi başkasına kaptırmamakta. Hayat kavgası bu. Beş on bin kişi bir yanda, Sait'in adını bile bilmeyen yirmi iki milyon insan öte yanda. Sonra, bir de edebiyatmış, şuymuş, buymuş... geç!”
ADNAN BENK-SAİT FAİK'İ YAŞATAMADIK, Dünya Gazetesi Sanat Sayfası ,15 Mayıs 1954


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUM YAZMAKTAN VE PAYLAŞMAKTAN KAÇINMAYIN.YORUM YAZAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜRLER.