Sevgili Başbakanım,
Öncelikle bu mektuba sayın mı diyerek yoksa sevgili mi
diyerekten başlasam diye epeyce düşünmedim değil. Zaten mektup yazmaya aşina
bir nesil de değiliz. Sonuçta sevgili diyerek başlama düşüncesi birkaç saniyemi
aldı almasına ama bu benim yüzde ellinin içinde olduğum düşüncesini hemen
aklına getirmesin. Bilirsin bizim ülkede “ya yanımdasın ya karşımda”
anlayışının bitmesi IMF’ye olan borcumuzun bitmesi kadar kolay bitmeyecek
görünüyor. Bense etiketlenmekten pek haz almam. Laf şor etsinler istemiyorum.
Şucu, bucu diyenlere ayar olmuşumdur ezelden. Ama sayın diye başlayıp da
muhalefetten sayılmakta; aramızda bir mesafe varmış gibi gözüksünde istemedim
açıkçası. Sen Başbakansın bende bu ülkenin sade vatandaşıyım. Aynıyız yani;
insanız. Ki bazen senin insan olduğundan şüphe etmiyorda değilim. Yaşına rağmen
bu tempo maşallah dedirtecek cinsten vallahi. Proje üstüne proje, gezi üstüne
gezi, açılış üstüne açılış! Bu enerjiyi nereden buluyorsun ne yiyor ne
içiyorsun bilmek isterim. Yenge sana iyi bakıyor anlaşılan. Kendine iyi bak
zaten, ölümlü dünya şunun şurasında. Bende dediğim gibi ne ölümüne muhalefetim
ne de “beraber yürüdük biz bu yağmurda” diyebilirim sana. Kısacası iki arada
bir derede kalmış sade bir vatandaş olarak ne içindeyim çemberin ne de büsbütün
dışındayım. Vallahi neresindeyim onu bende pek kestiremedim. Bildiğim tek şey
en az senin kadar şaşkın olduğum. Canını sıkmak gibi olmasında nereden çıktı
yahu bu “Gezi Parkı” eylemleri? Laf olsun diye bu soruyu soruyorsam Allah beni
Kamer Genç’e çevirsin! Ne kadar ciddi olduğumu anladın sanırım. Ben eylemlerin
kıyısında olan biri olarak hala bir anlam veremedim. Düşün halkta ki kafa
karışıklığını sen! Dikkat edersen “eylemlerin kıyısında” yım dedim. Zaten
eylemlerin içinde olmak benim genimde yok kanka. (Ağız alışkanlığı kızmadın
umarım.) Genimde yok dedim çünkü biz devleti her daim ensemizde bir nefes
olarak gördük, yaşadık, hissettik. Eğer zamanın varsa biraz kendimden de
bahsetmek isterim.
Ben memur çocuğuyum.
Emekli memur baba, ev hanımı bir annenin oğlunun eylemlerde işi ne! Eylem
yapacak vakit ve enerji babasının ya da halkın parasını yiyenlerde var. Benim
ne param ne enerjim var açıkçası. Devletin okullarında, devletin
üniversitesinde okudum. Hatta üniversiteden mezun olup, vatan borcumu devlete
olan kredi borcumdan önce ödedim. En kısa zamanda iş bulursam devlete olan
kredi borcumuda ödemeyi planlıyorum. Zaten sağ olsun Kredi Yurtlar Kurumu
zahmet etmiş ödeme planını ev adresime kadar yollamış. Devletin alacağına sadık
olduğu kadar bende borcuma sadığımdır. Taşı sıksam suyunu çıkartırım diyemesem
de polise taşta atmam nihayetinde. Delikanlıyız neticede. Borcum borç, söz en
kısa zamanda ödeceğim kanka. (Ağzımdan kaçtı, tamam bir daha demeyeceğim.) Bizde devlete yamuk olmaz. Üstelik KPSS’ye
çalışıyorum. Eylemlere katılıp güzelim memuriyet şansımı mı yakayım. Bölümümden
ötürü kazanmak için neredeyse bütün soruları doğru cevaplamam gerekse de umut
fakirin ekmeği neticede. ÖSYM’ye ailecek aboneyiz zaten. “ Emeğiniz
Emanetimizdir” sloganına gönül verenlerdeniz yani. Bizimkiler hiç yoktan polis
ol diyorlar ama bu eylemler biraz gözümü korkuttu açıkçası. Ne olacağıma bir
türlü karar veremedim. Ama eylemlerdeki insanlarda da bu kafa karışıklığını
gördüm. Benim görüşüm olan biten tamamen “Can Sıkıntısı” nın bir ürünü. Birde
gelir dağılımının adaletsizliği diyorlar. İki ağaç için başladığı iddia edilen
eylem hem senin hem ülke için bir “Hatıra Ormanı” na dönüştü sanki. Silkelenmek
iyidir bazen ama bugün iki ağaçtan böyle eylem oluyorsa yarın çığ gibi gelecek
işsiz ordusu vallahi darbe yapar Başbakanım. Bense şu an dersaneye gitmiyorum.
KPSS’ye az kaldı ve ben yarı zamanlı bir işte çalışıyorum. Sigortalı bir işim
olmamasına rağmen genel sağlık sigortamı her ay aksatmadan yatırıyorum. Allah
devletimize zeval vermesin demekten kendimi ise alamıyorum. Bu arada yarı
zamanlı işim ne diye soracak olursan seyyar satıcılık yapıyorum on gündür. Epey
gaz maskesi ile gözlük sattım. Allah bereketini versin. O yorgun torbalı
gözlerinden öperim. Kendine iyi bak.
Allah’a emanet ol.
Sevgilerle
Kızılay’dan Seyyar Kemal
önemsiz not: Şebnem Ferah'da sana mektup yazmış başbakanım. Eğer geri cevap yazarsan yeni albümünün temcit pilavından hallice olduğunu söyle sana zahmet. Sıktı hep aynı tip şarkılar. Birde Serdar Ortaç'a laf söylerler.Şebo keşke vodafone reklamları yerine farklı şarkılar yazmayı denese.Saç,baş değiştirmekle müzikal yenilik olmuyor dersin.Belki evlenme zamanı gelmiştir.En az üç çocuk değil mi Başbakanım!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
YORUM YAZMAKTAN VE PAYLAŞMAKTAN KAÇINMAYIN.YORUM YAZAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜRLER.